Ehli Beyte bağlılık

Efendimiz ve Peygamberimiz hz. Muhammed, Allah’ın duası ve selamı ona ve tertemiz Ehli Beytine olsun, buyurdu ki:

“ Her kim Muhammed’in Ehli Beytinin sevgisi üzere vefat ederse, şehit olarak ölmüştür. Her kim Muhammed’in Ehli Beytinin sevgisi üzere vefat ederse, bağışlanmış olarak ölür. Her kim Muhammed’in Ehli beytinin sevgisi üzere vefat ederse, tövbe etmiş olarak ölür. Her kim Muhammed’in Ehli Beytinin sevgisi üzere vefat ederse, imanı tamamlanmış bir mümin olarak ölür. Her kim Muhammed’in Ehli Beytinin sevgisi üzere vefat ederse, ölüm meleki, Münker ve Nekir de onu cennet ile müjdeliyeceklerdir. Her kim Muhammed’in Ehli Beytinin sevgisi üzere vefat ederse, gelinin kocasının evine geçtiği gibi cennete girecektir. Her kim Muhammed’in Ehli Beytinin sevgisi üzere vefat ederse, ona mezarından cennete bir kapı açılır. Her kim Muhammed’in Ehli Beytinin sevgisi üzere vefat ederse, onun mezarını Allah , rahmanın meleklerine ziyartegah kılar. Her kim Muhammed’in Ehli beytinin sevgisi üzere vefat ederse, sünnete tabi olan topluluktan olur. Her kim Muhammed’in Ehli Beytini sevmeden vefat ederse, kıyamet gününde gözlerinin arasında: Allah’ın rahmetinden uzaktır ! yazılı olarak gelir. Her kim Muhammed’in Ehli Beytini sevmeden vefat ederse, kafir olarak ölür. Her kim Muhammed’in Ehli Beytini sevmeden vefat ederse, cennetin kokusunu alamıyacaktır.”

Tekrar olarak beyan etmekte fayda olduğuna inandığım için, şunu ifade etmek istiyorum:

Ehli Beytin sevgisi sırf dilimiz ile ifade ettiğimiz sözler değildir. Bu sözlerin gönlümüzdeki yeri daha mühimdir. Bu sözlerimizi gönlümüzde tutup aynı zamanda hayatımızın içinde yaşıyorsak işte bizden istenilen gerçek sevgi budur. Ehli Beyti samimi olarak sevenler onların hidayeti üzere olmalılar. Onların hidayeti başkalarının yoluna benzemez. Dinde hz. Muhammed’in yeri nasıl tartışılamazsa, Ehli Beytin dindeki yeri de tatışılamaz. Ehli Beyti sırf hz. Muhammed’e yakın oldukları için sevmek, hz. Muhammed’in buyurduklarını doğru anlamamak demektir. Ehli Beyti dinimizin doğruluğu ve değeri için seveceğiz.
Kimler Ehli Beyti sevmez ?

Her kim dinini hz. Muhammed ve Ehli Beytinden öğrenmezse, Ehli Beyti sevmemiştir. Ehli Beyti sevdiğimiz kadar dini de o kadar onlardan öğrenmiş olmamız gerekmektedir.


Ehli Beytin makamı

Efendimiz ve Peygamberimiz hz. Muhammed, Allah’ın duası ve selamı ona ve tertemiz Ehli Beytine olsun, hz. Ali, hz. Fatime, hz. Hasan ve hz. Huseyn’e işaret ederek, hazır olan eshabına şöyle buyurdu:

“ Ben ve bu gördükleriniz kıyamet gününde aynı mekanda olacağız.”

Hadis ehlinden bilindiği gibi, kıyamet gününde bütün insanlar hesap korkusu içinde olduklarında hz. Muhammed makam-ı Mahmud’ta olup insanların hepsi onun önünden geçecektir. İşte bu yüce makamın üzerinde hz. Muhammed, hz. Ali, hz. Fatime, hz. Hasan ve hz. Huseyn olacaktır. Bu mübarek zatlara bağlı olanlar o günde korkudan uzak olacaktır. Bu mübarek zatlara karşı olanlar, onların haklarını inkar edenler, o günde korku ve endişe içinde olacaklar. Şanı yüce Allah hepimizi Ehli Beytin velayeti altında sabit kılsın. O günde yüzleri gülecek olan Ehli Beytin muhiplerinden ve velayetlerini kabul edenlerden kılsın.


Ehli Beyte saygı

Efendimiz ve peygamberimiz hz. Muhammed , Allah’ın duası ve selamı ona ve Ehli Beytine olsun , eshabı ilşe beraber olduğu bir anda, bulunduğu gölgeliğin altında hz. Ali, hz. Fatime, hz. Hasan ve hz. Huseyn beraberindeydi. Ehli Beytine işaret ederek şöyle buyurdu:
“Bunlara karşı barış ve selamet içinde olana karşı ben de barış ve selamet içindeyim. Bunlara karşı savaş ve düşmanlık içinde olana karşı ben de savaş ve düşmanlık içindeyim.”

Peygamber efendimiz hz. Muhammed kendisinden sonra olacakları iyi bildiği için, hiç şüphe bırakmıyacak bir şekilde Ehli Beytini göstererek bütün müslümanların onlara karşı selamet içinde olmalarını ve onlara karşı düşmanlaık içinde olmamalarını istemiştir. Hz. Muhammed özellikle eshabına bunu işaret buyururken, kendisinin vefatından sonra ihanetin yapılmamasını istemişti. Ehli Beyte karşı savaşmak hz. Muhammed’e karşı savaşmaktır. Ehli Beyti saymamak, hz. Muhammed’i saymamaktır. Ehli Beyti arkada bırakmak, hz. Muhammed’i arkada bırakmaktır.
Hz. Muhammed’in vefatından sonra Ehli Beyte karşı ne yapıldı ?

Hz. Muhammed vefat eder etmez onun evine baskınlar yapıldı. Hz. Muhammed vefat eder etmez evini Ehli Beyti ile yakmak istediler. Hz. Fatime’yi eziyet ettiler. Onu incitiler, kırdılar, zulmettiler. Hz. Ali’nin imametini inkar ettiler. Hz. Ali’ye karşı savaşlar açtılar. Binlerce müslümanın kanını akıttılar. Hz. Hasan’ı zehirlediler. Hz. Huseyn’i ve ehlini Kerbela’da şehit ettiler.
Hz. Muhammed’in vasiyet ettiği Ehli Beytine bu şekilde muamele ettiler. Ancak azınlığın azınlığı, hz. Selman, hz. Mikdad, hz. Ebu Zer, hz. Ammâr, hz. Ebu Eyyub el-Ansari, hz. Zubeyr, hz. Sabit gibi bir azınlık Ehli Beyte karşı saygısını ve sevgisini koruyabilmişti.
Ehli Beyti saymak ve sevmek, onlara itaat etmek ve onların velayetine bağlı olmaktır.
Ehli Beyti terketmek, onların önderliğini, velayetini inkar etmek düşmanlıktan başka bir şey değildir.
Hz. Muhammed’e düşman olan bir topluluk kurtuluşa eremez.

Ehli Beyte sevgi

Efendimiz ve Peygamberimiz hz. Muhammed, Allah’ın duası ve selamı ona ve tertemiz Ehli Beytine olsun, hz. Hasan ve hz. Huseyn’in ellerinden tutarak etrafındaki eshabına hitaben şöyle buyurdu:
“ Her kim bunları , babalarını ve annelerini severse kıyamet gününde benim bulunduğum derecede olacaktır.”
Hz. Muhammed defalarca Ehli Beytine karşı sevgi ve saygının gösterilmesini vasiyet etmişti. Ama bu hadisinde Ehli Beyte karşı yapılacak samimi sevginin karşılığında hesap günündeki en yüce makamı vadetmiştir. Hz. Muhammed, Ehli Beytini samimi bir şekilde sevecek kişilerin onunla beraber makam-ı Mahmud’ta beraber olacaklarını söz vermiştir. Makam-ı Mahmud yüce bir mekandır, yüce bir derecedir. Çünkü yücelerin yücesi Allah’ın verdiği yüce bir makamdır. Orada ancak hz. Muhammed , onun Ehli Beyti ve onlara samimi bir şekilde bağlanan kişiler olacaktır. Bu makama varacak olan Ehli Beyt muhiplerine ne mutlu. Yücelerin bulunduğu o yüce makamda olmak ne güzeldir.
Ehli Beyti sırf ağızdan çıkan bir sözle sevdiğimizi söylememiz samimiyetimizi göstermez. Ehli Beyti seven kişi, Ehli Beytin yolunda olmalı. Onların emrettiklerini yapan ve onların yasakladıklarından uzak duran kişi ancak sevgisinde samimi olabilir. Sevgi amel ile bağdaşmalı. Bağdaşmadığı yerde Ehli Beyt sevgisinden söz etmek yanlıştır ve yersizdir. Tıpkı hz. Muhammed’i sevdiğini söyleyip de hz. Muhammed’in yolunda olmayanlar gibi. Hz. Muhammed’i samimi olarak seven, hz. Muhammed’in yolunda olur. Ehli Beyt sevgisi de öyledir.

Ehli Beyte karşı samimiyet

Efendimiz ve Peygamberimiz hz. Muhammed’e, Allah’ın duası ve selamı ona ve tertemiz Ehli Beytine olsun , şu ayet inmişti:

“De ki: Sizden, tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum, istediğim, ancak yakınlarıma sevgidir, ve kim güzel ve iyi bir iş yaparsa onun sevabını fazlasıyla veririrz.” (Şuara suresi: 23)

Bu ayet-i kerime indiğinde eshap hz. Muhammed’e şöyle sormuşlardı:

“ Onların sevgisi bizlere vacip kılınan akrabaların kimlerdir ?”

Bunun üzerine hz. Muhammed şöyle buyurmuştu:

“ Onlar Ali, Fatime ve oğulları Hasan ve Huseyn’dir. Her kim onları severse güzel ve iyi bir iş yapmış olur.”

Ayet-i kerime ile Ehli Beyte karşı sevginin ve saygının vacip olduğunu bildikten sonra nasıl olurda bunu ihmal ederler ?!

Özellikle bu sevginin hz. Muhammed’in yaptığı bütün tebliğinin karşılığı olduğunu düşündükten sonra, elbette bu sevginin çok yüce bir değere sahip olduğunu bilmemiz gerekir. Hz. Muhammed’in tebliği esnasında ana yurdundan uzaklaştırıldığını, gurbete düştüğünü ve çok yönlü eziyetlere ve zahmetler katlandığını biliyoruz. Bütün bu zahmetine ve eziyetine karşılık sırf Ehli Beytine karşı sevgi ve saygı göstermemizi istemiştir. Bu yüce fedekarlığı nasıl olur da gözardı ederler ?!

Hz. Muhammed bütün zahmetini Ehli Beyt sevgisine bedel sayarken, ümmeti sırf onları samimi bir şekilde sevmeyil nasıl ihmal ederler ?!

Ehli Beyti sevmek ve saymak, ayette belirtilen iyi ve güzel bir iştir. Bu güzel ve iyi işi yapanlar, Allah tarafından fazlasıyla sevab kazanmış olacaklar.

Ehli Beyti samimi bir şekilde sevenlere ne mutlu


Ehl-i Beyt, Âl-i Muhammed kimdir ?
Peygamberimiz ve efendimiz hz. Muhammed, Allah’ın duası ve selamı ona ve tertemiz Ehli Beytine olsun, bir gün hz. Ali’yi, hz. Fatime’yi, hz. Hasan ve hz. Huseyn’i abasının (hırkasının) altına alarak şöyle buyurmuştu:

“Ey Allah’ım ! Bunlar benim Ehli Beytimdir.”
Başka rivayette ise şöyle buyurdu:
“ Ey Allah’ım ! Bunlar Âl-i Muhammed’tir.”

Allah’ın Ehli Beyt hakkında indirdiği ve indireceği yüceliğin başka kişilere atfedilmemesi için, herkesin hazır olduğu ve gördüğü bir ortamda hz. Muhammed Ehli Beytinin (Âl-i Muhammed’in) kimler olduklarına işaret buyurmuştu.
Nitekim Kuran’da tertemiz kılınan Ehli Beytir. Şanı yüce Allah bunu Ahzap suresinin 33. ayetinde beyan buyurmuştur. Müslümanlar ibadet ettiklerinde hz. Muhamed’e salavat getirdiklerinde onun Ehli Beytine, Âl-i Muhammed’e de salavat getirmektedirler. Müslümanların bu önemli iki makamın sahipleri hakkında ihtilafa düşmemesi için, bu mübarek zatları abasının altına alarak, hazır olan eshabına beyan etmişti.
Hz. Muhammed’in zikredildiği bu yüce makamda Ehli Beytinden başka kimseler yoktur. Bu açıdan Ehli Beytin makamını eshap ile karıştırmak yanlıştır. Ehli Beytin makamı bütün eshabın makamından yücedir.


Kontakt

Ehli beyt Alevitischer Förderver. e.V
Kölner Str. 44
60327 Frankfurt am Main
Germany

Tel.: +49 (0)69 24006960

Email: info@ehli-beyt.eu
Website: www.Ehli-beyt.eu