İmam Hüseyin'in Kur'ani Yaşamı

Şehitlerin Seyyidi İmam Hüseyin (as) şu sırrı tekrar söylemektedir; Emevilerin İslam'ı İslam'ın ortadan kalkmasıdır. Hazret Müslim'in şehit olduğu ve halkın İbni Ziyad'a biat ettiği haberini aldıktan sonra duygusal şikayet ve topluma küsme yerine siyaset ve savaş sahnesini terk etmedi. O tekrar tebliğe ve konuşmalara başladı ve Kufe halkının nasıl bir sistemde yaşadıklarını anlamaları için onlara mektup yazdı.

Hazret kendisini şehitliğin beklediğinden emindi ve Kufe'den hiçkimsenin yardıma gelmeyeceğini biliyordu. Sadece halkı gaflet uykusundan uyandırmak istedi. Bu yüzden Kufe halkına son dakikalarına kadar Emevi İslam'ına karşı bilinçli olmaları için mektup yazdı. Cenneti kazanmak isteyenlere ve Emevi İslamı faktörüyle Kerbela'ya hareket edenleri uğursuz kaderlerinden haberdar etmek istedi.

Hazreti İmam Hüseyin (as) yol aralarındaki konuşmasında şöyle buyurdu: «ألا ترون إلی الحق لا یعمل به و إلی الباطل لا یتناهی عنه لیرغب المؤمن فى لقاء ربّه حقّاً حقّاً فإنّى لا أری الموت إلاّ شهادة و الحیاة مع الظّالمین إلاّ برما Acaba batıldan kaçınmadıklarını ve Hak üzerine amel edilmediğini görmüyormusunuz. Zalimlerle yaşamın insanı yorduğunu ve bıktırdığını görüyorum. Herhangi bir kimse bıkmaz ve yorulmazsa silaha sarılmaz.

Hüseyin b. Ali (as) son resmi mektubunu Kufe halkına hitaben yazarak şöyle buyurdu: Ben ceddim Resulullah'tan şöyle duydum: Eğer bir kimse zalimin, kendisine hükümet ettiğini, Allah'ın dinine göre amel etmediğini , İlahi ahdi yerine getirmediğini ve halk arasında zulüm ve sitemle davrandığını gördüğü halde ona karşı kıyam etmez ve onu ortadan kaldırmazsa Allah sultayı kabul eden mazlumu sultacı asi ile bir yerde cehenneme gönderir. Yani Allah zulmü kabul eden mustazafı, zalim müstekbir ile bir yerde cehenneme gönderir.

Sultayı kabul eden mustazafın iki günahı vardır: Topluma acı veren ve meşru olmayan eylemi yerine getirerek müstekbirin suçunu kabul etme diğeri ise adil ve Hak imamlara yardım etmeyerek müstekbirlerin imametini, liderliğini ve onlara karşı kıyam etmemeyi kabul etmedir.

Şehitlerin efendisinin halka mektubu o dönemde emevilerin zulüm öncüsü olduğunu anlatmaya çalışmaktadır.Eğer Yezid kendisini Emirel Mü'minin adlandırıyorsa imamlığı zulüm imamlığıdır ve İbni Ziyadda zulum imamının temsilcisidir. Hazret mektubu götüren kişinin şehit olacağından ve mektubun halkın eline geçmeyeceğinden emindi. Mektubu göndermede bir an bile duraksamadı. Çünkü İmam Hüseyin (as) düşmanların mektubu ele geçireceğini kendi zamanının imamının mesajını kendi kanıyla Kufe halkına iletileceğini ve tarihe kaydedileceğini biliyordu. Ve öylede oldu.

Said Bendali'inin 'Hüseyin Hareketinden Bilgelik Yeşeriyor' kitabından





İmam Mehdi (af) Hayatından Soru ve Cevaplar

1-Soru: Hz. Mehdi (a.s)'ın meşhur lakapları nelerdir?

Cevap: Mehdi-yi Mev'ud, İmam-ı Asr, Sahib'uz- Zeman, Bakiyyetullah, Halef’us- Salih ve Kâim-i Al-i Muhammed (a.s).

2-Soru: Hz. Mehdi (a.s)'ın anne ve babasının isimleri nelerdir?

Cevap: Baba adı Hz. Hasan Askeri (a.s), anne adı ise Nercis Hatundur.

3-Soru: Hz. Mehdi (a.s) ne zaman ve nerede dünyaya geldi?

Cevap: Hicri 255. veya 256. yılın Şaban ayının on beşinde Samerra'da dünyaya gelmiştir.

4-Soru: Doğumları halktan gizli tutulan ilahi şahsiyetler kimlerdir?

Cevap: Hz. İbrahim (a.s); annesi onu halktan gizli olarak dünyaya getirdi ve erginlik çağına kadar mağarada sakladı.
Hz. Musa (a.s); annesi onu Firavun'un korkusundan bir sandığa koyarak denize bıraktı. Hz. Mehdi (a.s).

5-Soru: Neden sadece İmam Mehdi (a.s) “Kâim” (kıyam eden) olarak adlandırıldı?

Cevap: Ebu Hamza-i Somali şöyle diyor:

İmam Bakır (a.s)'a; “Ey Resulullah'ın oğlu! Siz İmamların hepsi hak için kıyam eden değil misiniz?” diye sordum. İmam (a.s); “Bizim hepimiz hak için kıyam edeniz” buyurdular.

Dedim ki: “Öyleyse neden İmam Mehdi (a.s) sadece “Kaim” (kıyam eden) olarak adlandırılmıştır?”

Buyurdular ki : “Ceddim İmam Hüseyin (a.s) şehit olduğunda melekler Allah dergâhına inleyerek şöyle dediler: ‘Ey Rabbimiz! En iyi kullarının katillerini kendi hallerine mi bırakıyorsun?’ Allah-u Teâlâ onlara vahiy ederek şöyle buyurdu: “İzzet ve celalime ant olsun ki, çok uzun zaman geçse bile onlardan intikam alacağım” Sonra Allah Teâla İmam Hüseyin (a.s)'ın evlatlarından olan İmamları onlara gösterdi, melekler onları görünce sevindiler; onlardan biri ayağa kalkıp namaz kılıyordu, Allah Teâla ‘Bu Kâim’in (ayağa kalkanın) vesilesiyle onların düşmanlarından intikam alacağım’ buyurdu.”

Ama şeyh Saduk (r.a) “Meani'l- Ahbar” kitabında şöyle rivayet etmiştir: “Hz. Mehdi (a.s)'a Kâim denilmesinin sebebi, halk onu unuttuğu bir anda kıyam edeceğinden dolayıdır.”

6-Soru: Neden İmam-ı zaman (a.s)'a “Mehdi” diyorlar?

Cevap: “İrşad-ı Mufid” kitabında İmam Sadık (a.s)'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

“Hz. Mehdi (a.s)'a Mehdi denilmesinin sebebi; Allah Teâla tarafından her gizli ve müphem işe kılavuzluk etmesinden dolayıdır.”

7-Soru: Hz. Mehdi (a.s) kaç yıl gizli olarak babasının kefaleti altında bulundu?

Cevap: Beş yıl civarında.

8-Soru: İmamet makamı ne zaman ve kaç yaşında Hz. Mehdi (a.s)'a verildi?

Cevap: Hicri 260.yılında babası Hasan Askeri (a.s) şahadete eriştiğinde, imamet makamı Hz. Mehdi (a.s)'a verildi, Hz. Mehdi (a.s) o zaman beş yaşlarında idi.

9-Soru: Hz. Mehdi (a.s)’ın hayatı kaç döneme ayrılır?

Cevap: Dört döneme ayrılır:

Çocukluk dönemi.

Gaybet-i Suğra dönemi.
Gaybet-i Kubra dönemi.
Zuhur ve evrensel hükümeti dönemi.

10-Soru: Hz. Mehdi (a.s)'ın gaybet-i suğrası kaç yıl sürdü?

Cevap: Meşhur nakle göre 69 yıl sürdü (H.260'dan 329'a kadar); 70 yıl diyenler de vardır.

11-Soru: Hz. Mehdi (a.s)'ın Gaybet-i Kubra'sı hangi yıldan başladı?

Cevap: Hicri 329. Yıldan itibaren başladı, Allah-u Teâla istediği zamana kadar da devam edecektir.

12-Soru: Hz. Mehdi (a.s)'ın naipleri (vekilleri) kaç gruba ayrılır?

Cevap: İki gruba ayrılır: Özel naipleri ve özel olmayan naipleri.

13-Soru: Hz. Mehdi (a.s)'ın has (özel) naipleri kaç kişiydi ve isimleri neler idi?

Cevap: Dört kişiydi, isimleri de şöyledir: “Osman bin Said”, “Muhammed bin Osman”, “Hüseyn bin Ruh” ve “Ali bin Muhammed-i Semeri.[1]

14-Soru: Hz. Mehdi (a.s)'ın özel olmayan naipleri kimlerdir?

Cevap: Hz. Mehdi (a.s)’ın özel olmayan naipleri, Gaybet-i Suğra'da halkın kendilerine başvurdukları bütün şartları haiz olan fakih ve müçtehitlerdir. Çünkü İmam Mehdi (a.s) onları halkın hüccetleri bilip şöyle buyurmuştur: “Onların hükmü benim hükmümdür, onlara muhalefet bana muhalefettir.”

15-Soru: Hz. Mehdi (a.s)'ın sima ve ahlâkı nasıl idi?

Cevap: Rivayet edildiğine göre Hz. Mehdi (a.s), sima ve ahlak açısından Resulullah (s.a.a)'a herkesten daha çok benziyordu; yüzü esmer, kaşları hilal ve uzun, gözleri siyah, iri ve çekici, omuzu geniş, burnu sivri, dişleri parlak, el ve parmakları iri, sağ yüzünde siyah bir ben, kaslar dolaşık ve muhkem, vücut yapısı uygun, sesi ise gürdü.

16-Soru: - İntizarın (zuhuru beklemenin) gerçek manası nedir?

Cevap: “İntizar’ın gerçek manası zulüm, zillet, kölelik, haksızlık ve batıla karşı durmak ve özgürlük, adalet ve hakkı hâkim kılmak yolunda çaba sarf etmektir. Elini elinin üzerine koyup durmak, toplumun ıslahı için yapılan hareketlerden kenara çekilmek ve dini, siyasi ve toplumsal meselelere karşı sessiz kalmak manasına değildir.

17-Soru: Fereci (kurtuluşu) beklemek ne demektir ve neden bizim önderlerimiz bu bekleyişe bu kadar önem vermişlerdir?

Cevap: “Fereci beklemek” yani; Hz. Mehdi (a.s)'ın zuhuru ve Âl-i Muhammed (s.a.a)’in hak olan devletinin kurulması için ruh ve cisim yönünden hazır olmak ve zemine hazırlamaktır.

18-Soru: - Acaba Mehdilik inancı sadece Şia'ya mı mahsustur?

Cevap: Hayır bu inanç, yani Hz. Mehdi (a.s)'ın zuhur edeceğine inanmak, sadece Şia'ya mahsus değildir, Ehl-i Sünnet mezheplerinin hemen-hemen hepsi buna inanmaktalar. Hatta Beşeriyet aleminin kurtarıcısının zuhurunu beklemek sadece İslam dinine de mahsus değildir; Hıristiyan ve Yahudi gibi diğer dinler de böyle bir kurtarıcının geleceğine inanmaktalar.

19-Soru: Hz. Hasan Askeri (a.s)'ın, Hz. Mehdi (a.s) ile görüşen vekillerinden birinin ismi nedir ve Hz. Mehdi (a.s) ona ne buyurdular?

Cevap: İmam Hasan Askeri (a.s)’ın Kum'daki vekili Ahmed bin İshak şöyle diyor: “İmam Hasan Askeri (a.s)'ın huzuruna vardım ve şöyle dedim: “Ey Resulullah (s.a.a)'in oğlu! Sizin naibiniz kimdir?”

Bunun üzerine İmam (a.s) hemen odaya girdi ve dolunay gibi yüzü parlak olan bir erkek çocuğu omzuna alıp getirerek şöyle buyurdular. “Hz. Peygamber (s.a.a) ile ismi ve künyesi aynı olan benim naibim budur; bu çocuk yeryüzünü adaletle dolduracaktır.”

Kalbimin mutmain olması için; “Bir nişane var mıdır?” dediğimde, o zaman üç yaşında olan Hz. Mehdi (a.s) şöyle buyurdular:

“Ben, Bakiyyetullah'ım, Allah'ın düşmanlarından intikam alacak olan benim. Ey Ahmed! Beni gözünle gördükten sonra artık başka delil peşinde olma.”

Ahmed şöyle ekliyor: “Ben (ondan bu sözleri duymakla) çok sevindim, tam bir sevinç ve neşeyle oradan dışarı çıktım.”

20- Soru: Kırk defa Mekke'ye yaya olarak giden ve Hz. Mehdi (a.s) ile görüşen şahsın ismi nedir?

Cevap: Emir İshak Ester Abadi (r.a).

21--Soru: Ayetullah şeyh Abdulkerim Hairi (Kum ilim havzasının kurucusu) döneminde Hz. Mehdi (a.s) ile görüşen ve İmam Humeyni'nin de ayda bir iki defa ziyaretine gittiği bu büyük âlimin ismi nedir?

Cevap: Ayetullah şeyh Muhammed Taki-yi Bafiki.

22-Soru: Hz. Mehd i (a.s)’ın yardımcıları kaç kişidir?

Cevap: Hz. Mehdi (a.s)’ın yardımcılarının sayısı Hz. Peygamber (s.a.a)’in Bedir savaşındaki ashabının sayısı gibi 313 kişidir. Nitekim Hz. Ali (a.s), “Ümmet'un ma'dudetun” ayetinin tefsirinde buna değinmiştir.

23-Soru: Ehl-i Beyt'ten gelen rivayetlerde Hz. Mehdi (a.s)'ın zuhuruna yorumlanan ayetlerden biri hangisidir?

Cevap: Muhammed bin Müslim, İmam Bakır (a.s)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Velleyli iza yeğşa” (Sarıp-örttüğü zaman geceye ant olsun) ayetinden maksat, batıl hükümette örtülü kalan ve sabretmeye mecbur olan Emir’ul- Müminin Hz. Ali'dir. “Ve’n- nehari iza tecella” (Parıldayıp-aydınlandığı zaman, gündüze ant olsun) ayetindeki “aydın gündüz” biz Ehl-i Beytin Kâimi’dir; kıyam ettiğinde batıl devletlere galip gelecektir.”

24-Soru: Hz. Mehdi (a.s) hangi yönden Resulullah (s.a.a)'a benziyor?

Cevap: Hz. Mehdi (a.s)’ın, ceddi Resulullah (s.a.a)'e benzemesi şundan ibarettir: Kılıçla kıyam edecek, Allah düşmanlarını öldürecek, zalimlere ve zorbacılara galip gelecek ve kılıçla onların kalplerinde korku yaratacaktır.

25-Soru: Allah Teâla’nın, peygamberler hakkında ameli kıldığı ve Hz. Mehdi (a.s) hakkında da ameli kılacak üç özellik nedir?

Cevap: O üç özellik şunlardır: Onun veladetini (doğumunu ) Hz. Musa'nın veladeti, gaybetini Hz. İsa'nın gaybeti, ömrünün uzun olmasını da Hz. Nuh'un ömrünün uzunluğu gibi mukadder etti; daha sonra Hızır peygamberin ömrünün uzunluğunu, O hazretin ömrünün uzunluğuna delil kıldı.

26-Soru: Hz. Mehdi (a.s) tarafından gönderildiğini iddia eden ilk şahıs kimdir?

Cevap: Künyesi Ebu Muhammed olan ve İmam Hasan Askeri (a.s)’ın ashabından sayılan “Şurey’i” ismiyle meşhur olan şahıstır.

27-Soru: Hz. Mehdi (a.s)'ı Gaybet-i Kubra zamanında görenlerden bir kaçının isimleri nelerdir?

Cevap: Mukaddes-i Erdebili, Mir İshak Esterabadi, Mirza Muhammed Esterabadi, Muhammed bin İsa Bahreyni.

28-Soru: Hz. Mehdi (a.s), sabah ve akşam namazı hakkında ne buyurmuştur?

Cevap: Merhum Kuleyni, Şeyh Tusi ve Tabersi, Zohri'den şöyle dediğini nakletmişlerdir:

“İmam Zaman (a.s)'ın huzuruna vardım, soracağım soruları sordum, Hazret de cevap verdiler. Bu görüşme esnasında bana iki defa şöyle buyurdular: “Sabah namazını yıldızlar kayboluncaya, hakeza akşam namazını da yıldızlar çıkıncaya kadar geciktiren kimse Allah'ın rahmetinden uzaktır.”

29-Soru: Hz. Veliy-yi Asr (Mehdi –a.s-)'ın özel duası nedir ve onun ne gibi faziletleri vardır?

Cevap: O Hazret'e mahsus olan duanın ismi Ahd duası’dır. Bu duayla ilgili Hz. Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kim Kırk Sabah onu okursa, Hz. Kâim (Mehdi)'in yaverlerinden olur; O Hazretin zuhurundan önce ölmüş olursa, Allah Teâla zuhur vakti onu kabirden çıkarır; bu duanın her kelimesi karşılığında bin sevap ona verilir ve onun amel defterinden bin günah silinmiş olur.”

30-Soru: Hz. Mehdi (a.s)'ın gaybet döneminde halkın görevleri nelerdir?

Cevap: O hazretin gaybet döneminde halkın vazifeleri şunlardan ibarettir:

Gaybet döneminde O Hazret için üzüntülü olmak. Nitekim “Nudbe” duasından şöyle okuyoruz: “Halkı görüp de seni görememem ve senden bir ses duyamamam, benim için çok zor ve ağırdı.” Yeryüzünün adaletle dolması ve İslam dininin bütün dinlere galip gelmesi için her zaman ve mekanda fereci (zuhurun gerçekleşmesiyle hasıl olacak kurtuluşu) beklemek.
Hazretin vücudunun her şerden korunması için dua etmek ve zuhurunun tacilini Alla’tan istemek. Hazretin vücudunun her beladan korunması için, her vakit mümkün olduğu kadar sadaka vermek. O Hazret adına haca gitmek. Nitekim bu amel Şiiler arasında adettir.
Hazretin mübarek ismi, özellikle Kâim ismi duyulunca ihtiram ve saygı için ayağa kalmak ve elini başının üzerine koymak.[8]
Şeytanların vesveselerinden din ve imanın korunması için Allah'a yalvarıp yakarmak ve bu iş için rivayet edilen duaları okumak. Okunacak dualardan biri şu duadır:

“Allahumme arrifni nefseke, fe inneke in lem tuarrifni nefseke, lem a'rif resuleke; Allahumme arrifni resuleke, fe inneke in lem tuarrifni resuleke lem a'rif hucceteke; Allahume arrifni hucceteke, fe inneke in lem tuarrifni hucceteke, zaleltu an dini” (Allah'ım, kendini bana tanıt, kendini bana tanıtmazsan resulünü tanıyamam; Allah'ım, resulünü bana tanıt, resulünü bana tanıtmazsan hüccetini tanıyamam; Allah'ım hüccetini bana tanıt, hüccetini bana tanıtmazsan dinimden sapmış olurum.)

Sıkıntı, hastalık ve bela anlarında Hazret'ten yardım dilemek, Çünkü Hazret, Allah'ın ona bağışladığı kudret ve rabbani ilimlerden dolayı herkesten haberdardır ve onların sıkıntılarını (uygun gördüğü takdirde) gidermeye de gücü vardır. Nitekim şeyh Mufid'e gönderdiği bir tevkide şöyle buyurmuşlardır: “Bizim ilmimiz sizin haberlerinizi kuşatmıştır. Haberlerinizden hiçbir şey ilmimizden gizli değildir.” (Yani her meselenizden haberdarız, hiçbir şey bizden gizli değildir.)

31-Soru: Gaybet döneminde halkın görevleri hususunda Hz. Mehdi (a.s) tarafından sadır olan meşhur tevki'(mektup) nedir ve kime sadır olmuştur?

Cevap: İshak bin Yakub'un sorusunun cevabında sadır olan meşhur tevki şudur: Karşılaşacağınız hadiselerde, onların hükmünü bilmeniz için hadislerimizi rivayet edenlere müracaat edin.”[9]

32-Soru: “Beyt’ul Hamd” nedir?

Cevap: - “Beyt’ul Hamd”, nakledilen rivayete göre, Hz. Veliyy-i Asr için var olan bir evdir; onun içinde doğduğu günden kılıçla kıyam edeceği güne kadar sönmeyecek kandil vardı.

33-Soru: Hz. Mehdi (a.s)’ın hâkim olduğu dönemin özellikleri nelerdir?

Cevap: Hz. Peygamber (s.a.a), insanların kemale eriştiği dönem olan o aydın günü şöyle tarif ediyor:

Mehdi, dünyayı zulümle dolduktan sonra adaletle dolduracaktır.

Hem göklerin yaratıcısı Mehdi'den razıdır, hem de Allah'ın yaratıkları. Yeryüzünün halkı şöyle diyeceklerdir: Bu zulümlerin şerri başımızdan uzaklaştığından dolayı Allah'a hamd olsun.
Serveti adaletle eşit olarak bölecektir.
Allah Müslümanların kalplerini müstağni kılacaktır.
Yollar emniyetli olacaktır.
Sulh-u safa ve ... Olacaktır.

34-Soru: Hz. Mehdi (a.s)’ın kılıcının ismi ve vasıfları nelerdir?

Cevap: Hz. Mehdi (a.s)'ın kılıcının isimleri “Seyfullah” (Allah'ın Kılıcı) ve “Seyfullah'il- Muntakim” (Allah'ın intikam alan kılıcı)dır. Bu kılıç zalim, müstekbir ve fasıkların başına inecek, mustaz'afların başına ise rahmet yağdıracaktır.

35-Soru: Hz. Mehdi (a.s)’ın zuhurunun ilk nişanesi nedir?

Cevap: Hz. Mehdi (a.s)’ın zuhurunun ilk nişanesi, güneşin batıdan doğuşudur.

36-Soru: Resulullah (s.a.a), Sahib’uz- Zaman (a.s)'ın zuhurundan önceki zaman hakkında ne buyurmuştur?

Cevap: Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Hz. Kâim öyle bir zaman kıyam edecektir ki, dünyayı kargaşalık sarmış olacak, ülkeler birbirine saldıracak, ne büyüğe rahme dilecek, nede küçüğe; ve ne de zayıfa şefkatli davranılacaktır.”

37-Soru: İmam Mehdi (a.s), kendi büyük mücadelesi ve savaşı için neye muhtaçtır?

Cevap: Fedakâr, mümin, muhlis ve gerçek bir savaşçının sahip olduğu hasletlere sahip olan yardımcı ve yaverlere muhtaçtır.

38-Soru: Acaba İmam Mehdi (a.s) yeni bir din mi getirecektir?

Cevap: Hayır, yeni bir din getirmeyecektir. Ama o güne kadar İslam'ı öyle bir şekilde hurafe ve şüpheler sarmış olacak ki, Hz. Mehdi (a.s) kıyam edip asıl İslam'ı sunduğunda bazıları, yeni bir din geldiğini sanacaklardır.

39-Soru: İmam Mehdi (a.s)'ın zamanında yeryüzünün kudret ve servetine varis olacaklar kimlerdir, niçin?

Cevap: Mahrum ve mustaz'af insanlardır. Çünkü Allah Teâla şöyle buyurmuştur: “Biz ise, yeryüzünde müstaz'aflara (güçten düşürülenlere) lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz.”

40-Soru: İmam Sadık (a.s), Hz. Mehdi (a.s)'ın zuhur zamanındaki ilmi bilgiler hakkında ne buyurmuştur?

Cevap: İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer insanların ilminin zarfiyeti (kapasitesi) 72 harf olursa, o güne kadar sadece iki harf öğrenmişlerdir. Ama o dönemde 72 harfin hepsini öğreneceklerdir.”

Dualarımızın sonu; “Bütün hamtlar âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.”


Nübüvvet ve Risalet Makamı



Nübüvvet Makamı
"Nebi" kelimesi, önemli haber anlamına gelen "nebe" kökünden türemiştir. Buna göre lügatteki anlamı itibariyle "nebi", "büyük bir haber taşıyan" veya "önemli bir haber veren" kimse demektir.[1]
Farsça'da (ve Türkçe'de) peygamber olarak tercüme edilen bu kelimenin, Kur'ân literatüründeki anlamı ise, yüce Allah'tan çeşitli şekillerde vahiy alan ve ortada başka bir insanın aracılığı olmaksızın Allah'tan haber getiren haberci demektir. Âlimler bu kavramı şöyle tanımlamışlardır:
"Nebi; bir insanın aracılığı olmaksızın Allah'tan vahiy alıp, onu insanlara bildiren kimsedir."[2]
Buna göre, "nebi"nin görevi, vahyi algılama ve kendisine ilham edilen şeyleri insanlara bildirme çerçevesiyle sınırlıdır. Kur'ân-ı Kerim, bu konuda şöyle buyuruyor:
"Allah, peygamberleri müjdeciler ve uyarıcılar olarak gönderdi."[3]

Risalet Makamı
"Resul" kelimesi, vahiy literatüründe, Allah'tan vahiy alma ve haber vermenin yanında, Allah'ın mesajını insanlara ulaştırmakla görevlendirilen kimse anlamındadır.
Kur'ân-ı Kerim, bu konuda şöyle buyuruyor:
"Eğer yüz çevirecek olursanız bilin ki, resulümüze (elçimize) düşen, sadece açıkça tebliğ etmektir."[4]
Buna göre, "risalet" makamı, "nebi"ye bağışlanan başka bir makamdır. Başka bir ifadeyle; "nübüvvet" ve "risalet"
kavramlarından her biri, Allah'tan vahiy alan peygamberlerin bir özelliğine işaret etmektedir. Şöyle ki:
Peygamberler, vahyin algılayıcıları ve taşıyıcıları olmaları hasebiyle "nebi", bu vahyi insanlara ulaştırmakla yükümlü olmaları hasebiyle de "resul" olarak adlandırılmaktadırlar.
Bu açıklamalardan şu sonucu alıyoruz:
Peygamberler, "nübüvvet" ve "risalet" çerçevesinde kaldıkları müddetçe, sadece helâl ve haramları ilân eden, insanlara hayır ve saadet yollarını gösteren ve Allah tarafından haber getirmek veya iletmekle görevlendirildikleri mesajı ulaştırmaktan başka hiçbir sorumlulukları olmayan yol gösterici kimselerdir.

[1]- Eğer “nebi” kelimesinin sözlükteki kökü, lazım ise, birinci anlama; müteaddi ise, ikinci anlama gelir.
[2]- Şeyh Tusi, er-Resail'ul Aşr, s.111
[3]- Bakara, 213

Nübüvvet - Akıl Tek Başına Yeterli Değildir


İnsanın aklı ve bilinci sınırlıdır. Dolayısıyla insanın, tüm niteliklerini, sırlarını ve bütün ihtiyaçlarını bilmesi mümkün değildir. İnsanoğlu sırlarla dolu bir yaratıktır. Kendini tanıyan Rabbini tanır hadis-i şerifi insanoğlu hakkında söylenmiştir. Bu hadis-i şerif insanoğlunun sırlarla dolu bir varlık olduğuna işaret etmektedir.
Buna ilaveten insanın hisleri, içgüdüleri, şehevi istekleri, menfaatperestlik duygusu ve dünya düşkünlüğü çoğu zaman aklına galip gelir.
Böyle hallerde insanoğlu her an kusur eden, nefsine uyan, bir engel olmadığı taktirde her şeyi yalnızca kendi şahsı için isteyen bir yaratık haline gelir. Çoğu zaman fesat ve zulmün en ağırını yapabilir. Kendinde bir kudret hissettiğinde kendini kaybedip, tuğyan ederek haddini aşabilir. Hayır, insan mutlaka azar, kendini tok görünce.[1] İnsanoğlu böyle durumlarda pek zalim ve nankör olabilir. Doğrusu insan pek zalim ve çok nankördür. [2]
O halde Allah Teala"nın, insanın aklının yetmediği konularda aklına rehberlik yapacak ve bu içgüdülerini ve duygularını kontrol altına alarak, takip edildiği taktirde mutlaka selamete ulaştırma kabiliyetine sahip olan, içinde hiçbir eğrilik ve sapmanın söz konusu olmadığı bir yol koyması gerekir. İşte o yol vahiy ve nübüvvet yoludur. Hiçbir eğri tarafı olmayan Arapça Kur"an" indirdik ki, sakınsınlar.[3]
Evet Allah Teala seçtiği peygamberler aracılığıyla insanlara, her iki dünyada saadetlerini sağlayacak yolu göstermiştir. Doğrusu biz ona (insana) gerçek yolu gösterdik. Ya şükreden olur, ya nankör.[4]
İnsanoğlu bir çok önemli özelliklere sahiptir. O özelliklerden birisi de Allah"ın onun için sayısız nimetler yaratıp istifadesine sunmasıdır.
Gerçekten Ademoğullarını üstün kıldık. Karada ve denizde taşıtlara yükledik ve onlara temiz rızklar verdik, kendilerini, yarattıklarımızdan çoğuna üstün kıldık.[5]
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, takva sahibi olasınız. O öyle bir Allah"tır ki, yeryüzünü size bir döşek, göğü bir bina yaptı ve sizin için gökten su indirdi ve onunla türlü mahsullerden rızklar çıkardı.[6]
Demek ki, insanoğlu, çok önemli bir makama sahiptir. Bunca nimetler onun için yaratıldığına ve diğer yaratıklara üstün kılındığına göre, bu dünyada sadece yiyip içip tüketmek için yaratılmamıştır. Aksi taktirde hayvanlardan pek farklı yanı kalmaz. Bu, onun üstün yaratılışıyla çeliştiği gibi, ilahi hikmetle de bağdaşamaz. Allah, boş ve hedefsiz iş görmekten münezzeh ve çok yücedir. Sizi boşuna yarattığımızı ve gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi zannettiniz? Her şeyin gerçek ve mutlak sahibi ve hakimi olan Allah böyle bir şeyden yücedir. O"ndan başka hiç bir ilah yoktur. O yüce Arşın Rabbidir. [7] Demek ki, insanın yaratılışında büyük bir hedef söz konusudur.

[1]- Alâk: 6,7
[2]- İbrahim: 34
[3]- Zümer: 28
[4]- İnsan: 3
[5]- İsra: 70
[6]- Bakara: 21, 22
[7]- Mü"minun: 115-116


Kontakt

Ehli beyt Alevitischer Förderver. e.V
Kölner Str. 44
60327 Frankfurt am Main
Germany

Tel.: +49 (0)69 24006960

Email: info@ehli-beyt.eu
Website: www.Ehli-beyt.eu