Hadis Nakletmenin Önemi

1- Resulullah (s.a.a): “Allah, benim sözlerimi duyup anladıktan sonra benden taraf (başkalarına) ulaştıran kimsenin yüzünü güldürsün (mesud etsin).”

2- İmam Bakir (a.s):
“Bizim hadis ve sözlerimiz kalpleri ihya eder. Doğru konuşan birinden bizim hadislerimizden birini öğrenirseniz bu, bütün dünyadan daha hayırlıdır.”

3- Resulullah (s.a.a): “Birbirinizle ilmi muzakere ve mubahese yapınız ve hadislerimizi söyleyin, çünkü hadis kalplerin pasını siler, kalpler kılıç gibi paslanır bu pası da ancak hadis temizler.”

4- İmam Bakır (a.s): “İlim talep etmede acele edin; and olsun Allah’a, helal-haram konusunda doğru konuşan birinden bir hadis öğrensen, senin için Güneşin üzerine doğup battığı herşeyden daha hayırlıdır.”

5- Resulullah (s.a.a):
“Kim, kendisi için faydalı iki hadis öğrenir veya faydalanması için başkasına öğretirse, 60 yıl ibadetten daha hayırlıdır.”

6- İmam Sadık (a.s): “İnsanların bizim yanımızdaki değerlerini, bizden naklettikleri hadisler miktarınca ölçün.”

7- Resulullah (s.a.a): “Kim, benim ümmetimden birine bir sünnet-i haseneyi ayakta tutacak veya bir bid’atı ortadan kaldıracak bir hadis öğretirse, bununla cenneti hak etmiş olur.”

8- Resulullah, üç defa “Allah’ım, benim halifeme rahmetini indir” buyurduğunda “Ya Resulallah, sizin halifeniz kimdir?” diye sordular. Cevaplarında şöyle buyurdu: “Benden sonra benim hadislerimi ve sünnetimi nakledenler ve benden sonra onları halka öğretenlerdir.”

9- İmam Sadık (a.s):
“Kim, bizim hadislerimizi rivayet ederek şialarımızın kalplerini güçlendirirse, böyle birsi bin abitten daha hayırlıdır.”

KAYNAKLAR:
1- Kenz-ül Ummâl, Hadid: 29163, El-Emâli (Şeyh Müfid), s.186
2- Bihar-ul Envar, c.2, s.144, El-Emâli (Şeyh Müfid), s.42
3- El-Kâfî, c.1, s.41
4- El-Mehâsin, c.1, s.356
5- Bihâr-ül Envâr, c.2, s.152
6- Bihâr-ül Envâr, c.44, s.150
7- Bihâr-ül Envâr, c.44, s.152
8- Uyûn-u Ahbâr-ir Rıza, c.2, s.37
9- Bihâr-ül Envâr, c.2, s.145

Kırk Hadis

Belli bir konu çerçevesinde toplanmış 40 hadisten oluşan yapıtlara verilen isimdir. Hadis-i erbain ya da erbaun olarak da bilinir. Hadislerin belli başlı konuları Kur�an�ın erdemleri, İslamın şartları, Hazreti Muhammed ve sahabesi, zikir, dua, salat ve selam, ziyaret


Ğadir Humm Hadisi

Hz. Muhammed , Allah’ın duası ve selamı ona ve tertemiz Ehli Beytine olsun, vefat etmeden takriben üç ay önce veda haccı için kalabalık bir topluluk ile Mekke’ye, Beytullah’ın haccına gitmişti. Hacc usulünü orada hazır olan müslümanlara öğretmiş ve telkinlerde bulunmuştu. Beraberinde olan müslümanların sayısı tarihçilerin verdikleri bilgilere göre 80 ile 120 bin kişi arasındaydı. Hz. Muhammed haccı eda ettikten sonra Medine’ye doğru beraberindeki topluluk ile yola koyulmuştu. Cuhfe nahiyesindeki Ğadir Humm olarak bilinen bir gölün olduğu yere vardıklarında hz. Cebrail onun huzuruna gelip şu ayeti ona okumuştu:

“ Ey Peygamber ! Rabbin tarafından sana indirilen emri bildir ! Eğer bu emredilen tebliği yapmazsan , yerine getirmezsen, Rabbinin elçiliğini yapmamış, ifa etmemiş olursun ! Ve Allah seni insanlardan korur. Şüphe yok ki Allah, kafir olan topluluğun yapmak istediklerine rehberlik etmez !” (Maide suresi: 67)

Hz. Muhammed ona emredilen tebliğin , beyanın ne olduğunu biliyordu. Fakat onunla beraber gelen insanların içinde, daha kalplerine iman inmemiş çok sayıda insanlar bulunduğunu iyi biliyordu. Hz. Muhammed bu beyanı yapmaktan çekineceğini bilen Allah, ayetin sonundaki ifadesinde onu, o insanların şerrinden koruyacağını ve bu insanların arasında inkarcı olanlara da yapmak isteyecekleri muhalefeti, kargaşaya müsade etmeyeceğini beyan etmişti.

Hz. Muhammed bunun üzerine, arkasından daha gelmekte olanların yetişmesine ve önde gidenlerin de geri çağırılmasını istemişti. Herkes geldiğinde hz. Muhammed için oradaki ağaçların altında yüksekçe bir yer yapıldı. Vakit öğleye doğruydu. Etraf günün sıcaklığı ile kavuruluyordu. İnsanlar yere oturabilmek için altlarına abalarını koymak zorunda kalmışlardı. Hz. Muhammed toplu ibadeti yaptıktan sonra, ona hazırlanmış olan yüksekliğe hz. Ali ile beraber çıkmıştı. Hz. Muhammed o yükseklikten herkesin onu görüp iyi anlayıp alnlamadığını defalarca sormuştu ve hazır olanlardan “Evet , seni duyuyor ve anlıyoruz” sesleri her taraftan yükselmişti. Hz. Muhammed sözlerine Allah’ı hamdederek, överek başlamıştı. Daha sonra sözlerine şöyle devam buyurmuştu:

“ Ey insanlar ! Allah beni yakın bir zamanda katına davet edecektir ve bu davetine icabet edip aranızdan ayrılacağım. Ben sorumluyum siz de sorumlusunuz. Sizlere karşı bana düşen görevimi yerine getirdim mi, buna ne dersiniz ?!”

Hazır olanlardan her taraftan şu sözler gelmişti:

“Evet , şahit oluruz ki sen, sana düşen görevini yaptın, yerine getirdin. Allah sana bunun için mükafatını versin.”

Bunu duyan hz. Muhammed şöyle devam buyurmuştu:

“ Ey insanlar ! Aranızda değeri biçilmez iki ağır emanet bırakıyorum. Biri, Allah’ın kitabıdır ve öbürü ise yakınlarım, seçkinlerim olan Ehli Beytimdir. Bnların ikisine tutunursanız asla doğru yoldan çıkmıyacaksınız. Bunların ikisi de Kevser havuzu başıucunda bana varıncaya kadar asla bir birinden ayrılmıyacaklar. Bunların ikisi ile nasıl amel edeceğinize bakacağım ! Ehli Beytime karşı tutumunuzdan dolayı Allah’ın azabını hatırlatıyorum ! Ehli Beytime karşı tutmunuzdan dolayı Allah’ın azabını hatırlatıyorum ! Ehli Beytime karşı tutumunuzdan dolayı Allah’ın azabını hatırlatıyorum !”

Bunun üzerine hz. Muhammed şöyle devam buyurdu:

“ Ey insanlar ! Ben her mümin için kendi nefsinden daha evla (daha iyi ve önemli) değil miyim ?!”

Hazır olanlardan her taraftan şu sözler yükseldi:

“ Evet, sen bize kendi nefsimizden daha evlasın !”

Hz. Muhammed sözüne şöyle devam etmişti:

“ Ey insanlar ! Şanı yüce Allah benim mevlamdır (üzerimde emir sahibidir) !”

Hz. Muhammed sözüne devam ederken hz. Ali’nin kolunu tutarak, herkesin onu görebileceği şekilde havaya kaldırmış, hatta hz. Ali’nin ayakları durdukları yerden boşluğa, havaya yükselmişti, bu şekilde hz. Muhammed sözlerine devam etmişti:

“ Ben kimin üzerine mevla ( emir sahibi isem) bu Ali’de o kişinin üzerinde mevla (emir sahibidir !”

Hz. Muhammed hz. Ali’yi yere indirdikten sonra iki ellerini dua için açarak şöyle buyurmuştu:

“ Ey Allah’ım ! Her kim Ali’yi mevlası (emir sahibi) olarak kabul edip severse, Sen de o kişiyi sev ! Her kim Ali’yi mevlası (emir sahibi) olarak kabul etmeyip ona düşman olursa, Sen de o kişiye düşman ol ! Her kim Ali’yi küççük düşürmek isterse Sen onu küççük düşür ve her kim Ali’ye yardımcı olursa Sen de ona yardımcı ol ! Ve hakkı devamlı olarak Ali ile beraber kıl !”

Hz. Muhammed sonunda şöyle buyurmuştu:

“ Ey insanlar ! Beyan ettim mi , tebliğ ettim mi ?!”

Her taraftan şu sözler yükselmişti:

“ Evet, tebliğ ve beyan ettin.”

Bunun üzerine hz. Muhammed şöyle buyurmuştu:

“ Ey Allah’ım ! Sen şahit ol ! Ey insanlar, bu tebliğimi ve beyanımı burada hazır olup duyanlar, burada hazır olmayanlara bildirsin !”

Hz. Muhammed tebliğini ve beyanını bitirdikten sonra hz. Cebrail gelip bu ayeti okumuştu:

“ Bu gün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı beğendim.” (Maide suresi: 3)

Hz. Muhammed bu ayeti duyduğunda çok sevinmiş ve şöyle buyurmuştu:

“ Ali’nin müminler üzerine mevla oluşunu, dinin ikmali ve nimeti olarak beyan eden Allah’a şükürler olsun !”

Bütün hazır olanlar hz. Ali’nin elini öperek bu mübarek makamı için tebrik ve biat etmişlerdi.

Bu hadisi en muteber sünnü kaynakları kitaplarında aktardıkları gibi, Şia’nın da en muteber kitapları bu hadisi aktarmışlardır. sünnü kardeşlerimizin bazı kelam kitabında, bu hadiste geçen “mevla” kelimesi hakkında çeşitli yorumlar getirilmiştir. Bu yorumlara göre “ mevla” kelimesinin bu hadisteki anlamı, “dost” , “yardımcı” , “muhip” olarak verilmektedir.

Hz. Muhammed bütün müslümanların dostu, yardımcısı ve muhibbidir. Hz. Ali’de bütün müslümanlar gibi bu dostluğa, yardıma ve muhabbete tabidir. Hz. Ali’nin bütünm müslümanlar ile paylaştığı bu özelliği bir daha sırf ona gösterilmesi akıl ve mantıktan uzaktır. Sıcaklığın yakıcı olduğu bir zamanda on binlerce insanı o yerde tutup, hz. Ali’nin bütün müslümanların dostu, yardımcısı ve muhibbi olduğunu beyan etmek hz. Muhammed’in kemaletine yakışır mı ? Nitekim müslümanların hepsi bir birine dost, yardımcı ve muhip olması din ve iman icabı gerekmektedir. Bunu özel olarak hz. Ali için beyan etmenin hiç bir mantığı olamaz. çünkü her müslüman bu özelliklerde ortaktır. Sadece hz. Ali’yi orada bu özelliklerin sahibi olarak göstermesi abestir ve tebliğ hassasiyetine terstir.

Ayetlerin bu olay yerinde inmiş olmaları da gözardı edilemez. İlk ayetteki tebliğin ehemmiyetine ve hatta bu tebliğin yapılmaması durumunda hz. Muhammed’in peygamberliği eda edilmemiş olarak sayılacağı tenbihi, çok önemlidir. Bu önemi göz önünde bulundurduğumuzda, hz. Muhammed’in hz. Ali’yi her müslümanın ortak olduğu değerlere sahip olduğunu beyan etmek için on binlerce insanı o sıcaklığın altında tuttuğunu düşünmek, hz. Muhammed’in yüce ahlakına ve mertebesine gölge düşürür.

Hiç şüphesiz, bu hadiste “mevla” kelimesi, hz. Ali’nin hz. Muhammed’ten sonra bu ümmetin emir sahibi olduğunu apaçık bir şekilde beyan etmektedir.

Hadisin sonunda, hz. Ali için yapılan beyanı kabul edenler ve inkar edecekler için, hz. Muhammed’in Allah’tan duada bulunması, hz. Ali için sarf edilen bu sözlerin bütün müslümanların sahip olduğu “dost”, “yardımcı”, “muhip” anlamına uymaz. Nitekim her müslüman, müslüman olana karşı dost, yardımcı ve muhip olmalıdır. Bu özelliği sırf hz. Ali için istemek doğru olmaz. Bu sebepten hz. Muhammed’i doğru olmayan bir işi yapmış olmasından tenzih ederiz.

Sonuç olarak, her müslüman hz. Ali’yi kendisine din kılavuzu edinmelidir. Hz. Muhammed, hz. Ali’nin velayetini ümmetine vasiyet ederek İslam dinini tamamlamış ve kemale erdirmişti. Müslümanlara düşen, hz. Ali’ye bağlı olmaktır. Nasıl ki hz. Muhammed’e bağlılık şart ise, hz. Muhammed’ten sonra da hz. Ali’ye bağlılık ta şarttır.

Aleviler, hicri takvimindeki kameri ayların Zilhicce ayının 18. gününe denk gelen bu mübarek ve mukaddes günü büyük bir sevinç ve ibadetle geçirirler. Hz. Ali’nin müminlerin mevlası olarak beyan edildiği bu günde yoksullara ve muhtaçlara yardım ederler. Kurbanlar kesilir ve topluma aşevi kurulur.


Kontakt

Ehli beyt Alevitischer Förderver. e.V
Kölner Str. 44
60327 Frankfurt am Main
Germany

Tel.: +49 (0)69 24006960

Email: info@ehli-beyt.eu
Website: www.Ehli-beyt.eu