9. Ehl-i Beyt Kimlerdir?

Kur’an’da 127 yerde “Ehl-i” kelimesi; Ehl-i Kitab, Ehl-i Medine, Ehl-i kra, Ehl-i Zikr, Ehl-i takva, Ehl-i Beyt, Ehl-i Nar, Ehlin, Ehli, Ehliniz, Ehliler…olarak gelmiştir.

“Beyt” kelimesi de 65 yerde Kaabe’nin karşılığı olarak ve Cennetin içinde bir ev, yeryüzünde içinde yaşanan mekan manasında, örümcek evi… manaları için kullanılmıştır.

“Ehl”: Bir yere, bir şeye ait; onun düşkünü, bağımlısı, tabiisi, bir yerde bulunan, o yerde yaşayan, bir şeyin ustası; o şeyi çok iyi bilen, anlayan, uygulayan, uyan, nisbet verilen şeyle güçlü, ciddi ilişkisi olan ve layık manalarına gelmektedir.

“Ehl-i Beyt” kelimesi ise Kur’an’da 3 yerde geçmektedir. Ahzab suresi 33; Kasas suresi 12., ve Hud suresi 73.

Kasas Suresi, 12 Hz. Musa dünyaya geldiğin de annesi O’nun Firavun tarafından öldürtülmesinden korkuyordu. Allah O’nu bir sandık icinde Nil nehrine bırakmasını, böylece O’nu kurtaracağını, ve O’nun bir Peygamber olaçağını ve annesine de kavuşacağını ilham etti. Hz.Musa’ın annesi bu şekilde hareket etti. Hz.Musa’in kız kardeşi de O’nu takip etti. Nihayet cocuk Firavun’un eline gecti. Firavunun karısı O’nun öldürülmemesini ve evlat edinmeyi istedi. Bu çocuğa sütünü içiremiyordu. Firavun ve ailesi telaşa düştü. Sütünü emeçek birini arıyorlardı. Oraya sizan Hz.Musa’ın ablası onlara: Sizin için O’nun bakımını üzerine alacak (süt emzireçek) iyi davranaçak bir Ehl-I Beyt’i göstereyim mi?...”dedi.

Hud Suresi, 73 Allah’ın gönderdiği elçiler (melekler) Hz.Ibrahim (as)’a müjde getirmişlerdi. Allah O’na Ishak’ı ardından da Yakub’u müjdeledi. Hz.Ibrahim (as)’in hanımı bu müjde karşısında şaşırdı ve “vay başıma gelen ben ve kocam ihtiyar olmuşken doğuracak mıyım?! Dedi. Melekler de O’na dediler ki:”Allah’ın işine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmeti ve berekti siz Ehl-I Beyt’in üzerindedir…”

Ahzab Suresi 28-33

Bu ayetin öncesinde, Allah tarafından Hz.Peygamber’in eşlerini eğitiçi terbiye ediçi, peygamber’e layık eşler olabilmeleri için nasihatler ve tehdid içeren ayetler yer almıştır.

28:” Ey Resul eşlerine söyle “Eğer dünya hayatını istiyorsanız gelin size mut’a (boşanma bedeli) vereyim ve sizi güzellikle boşayayım.

29:” Eger siz Allah’ı ve ahiret yurdunu istiyorsanız, Allah sizden güzel hareket edenlere büyük bir mükaafat hazırlamıştır.”

30: “Ey Resulallah kadınları! Sizden kim açik bir edepsizlik yaparsa, ona iki kat azap edilir.”

31: ‘ Ve sizden kim, Allah'a ve Peygamberine itaat eder ve iyi işlerde bulunursa mükafatını iki kat veririz ve ona güzelim bir rızık da hazırlamışızdır.

32; “Ey Resulallah kadınları! Siz kadınlardan her hangi biri gibi değilsiniz, eğer takvalı iseniz edalı konuşmayın, yoksa kalbi hasta olan kimse kötü şeyler ümid eder; güzel (ağır başlı, kşskudan uzak bir bicimde) söz söyleyin.

33: Evlerinizde oturun, eski cahiliyyede olduğu gibi acılıp sacılmayın. (kırıta kırıta) yürümeyin. Namaz kılın, zekatı verin, Allah’a ve Resulü’ne itaat edin. “Ey Ehl-i Beyt, Allah ancak sizden her türlü ricsi gidermek ve sizi tertemiz kılmayı istiyor.”

------

Hz. Muhammed (sav)’in ve Ehl-i Beyt’inin dilinden de “Ehl-i Beyt” ile ilgili bir cok hadisler vardır. Bizim burda öncelikle üzerinde duracağımız Ahzab suresinde gecen Tathir ayeti diye meşhur 33 ayetin.

1. Kasas Suresi 12.

a. Hz.Musa ’in ablası, “Onlara: Sizlere… Ehl-i Beyt’i göstereyim mi?” derken çoçuğa süt emzirtecek bir kadını veya o kadının yaşadığı mekan olan yeri veya o mekanda yaşayanları mı ifade ettigi net olarak belli değildir. Kast edilen Hz.Musa (as)’ın sadece annesi midir? O evle ilgili başkalarını da icermekte midir? Yoksa bakımını-yetiştirmesini üstlenen; hayri isteyerek süt verip büyütecek bir veliyi mi kast etmektedir? Buradaki Ehl-i Beyt de Beyt kelimesi belartı takısı olan elif-lam olmadan belirtisiz olarak zikr olunmuştur.

b. Buradaki Ehl-i Beyt kelimesinin ayetteki içeriğinin ilahi hikmeti; Ahzab suresinde geçen aynı kelime ile aynı mefhumu işaret ettiği söylenemez. Burada işaret edilen içinde yaşanan mekan olan ev mi? Yoksa “Risalet Ocaği” olan “ev” mi?

c. Diger bir nokta ise, mevzu tertemiz masum bir peygamberin annesi ile ilgilidir. Yani bir Peygamberi doğuran; her şeye rağmen ilahi kudret ve hikmet eğreği yine O’na döndürülerek velayetini üstlenecek bir kadın! Kendisi veya eşinin istegi bir anda talak isteyerek boşanıp evine dönerek tüm bağları ortadan kalkabilecek bir kadın değil!...

2. Hud Suresi 73

a.) Konu Allah’ın rahmeti ve bereketi olan Pezgamber olacak bir çoçuğun doğum müjdesi etrafındadır. Yani burada işaret edilen gercekte analık yönüdür. Müjde Ishak ve Yakub’dur; onlar bunu hayretle karşıladılar.

b.) Burada Ehl-i Beyt genel anlamda kullanılıp kimlerle sınırlandığı konusu acıklanmamış ama Hz.Ibrahim (as)’in eşi ve Ishak ile Yakub’un annesi işaret edilmiştir. Aynı zamanda Hz.Ibrahim (as)’in Hanımı kendi amca kızı olması bu kelimeyle anima nedeni olabilir.

Amca kızı kan bağı ile yakınlığa sahiptir. Talak verilse de o evle irtibatının kesilmesi söz konusu değildir.

c) Bilinmesi gereken bir nokta da şudur. Ehl-i Beyt denince, icine kadın dahil olmaz diye bir kural yoktur. Nitekim Hud ve Azhab surelerinde zikr olunan ayetler bunun ispatıdır. Beyan; yaşanan mekan ve o mekanlarda yaşayanlarla mi ilgili yoksa ilahi hedeflerle dolu risalet madeni ile mi ilgili..? Her hangi bir kadın olarak mı?

3. Ahzab Suresinin 33. (Tathir) Ayet ve Ehl-i Beyt

Resulullah ın Ehl-i Beyt’i: Kur’an’ı Kerim’in beyan ile Allah’ın son Rrsulü (sav)’nün hadıslerinden, sadıkların sözlerinden anlaşıldığı üzere belli özellik ve sıfatlara sahip, üzerlerinde Allah’ın belli konuda iradesi olan, Allah’ın belirlediği bir çerçevede bazı seçkin kimselerin adıdır.

Bu ayeti lafz, akış, nüzul, hadis ve tefsir, mana ve mefhum yönünden kısaca inceleyim.

1.Ayetin Lafzi

a. Ayet, Arapca’da en kuvvetli ifade ile “hasr” (sınırlandırma) manasında kendisinden sonraki manayı ispat ederek o manayı diğer manalardan nefy etmek için kullanılan “innema” edati ile başlamakta ve Allah’ın irad ettiği şeyin ne olduğu ve kimi kapsadığını kuvvetle sınırlandırıp beyan etmekte: Allah ancak (sadece) siz Ehl-i Beyt’ten her türlü ricsi uzaklaştırmayı ve sizi tahir kılmayı irade ediyor. “Innema” burda ricsin uzaklaştırması olan Allah’ın isteğinin Ehl-i Beyt ile sınırıi olduğunu belirtmekte.

Dikkat edilirse burda ricsin uzaklaştırılması şartlara bağlanılmamıştır:”Allah acak siz Ehl-i Beyt’ten ricsi uzaklaştırmayı , sizi pak kılmayı istiyor.” Buyurulmakta yani şartsız olarak Allah’ın isteği vardır. Bu tür irade etmeye “tekvini” denilir. Eger şartlara bağlanarak ricsin giderilmesi istenseydi şu şartları yerine getirince rics senden gidecek ve pak olacaksın denilirdi. Bu irade için “tesrii” denilir. Eğer burada irade, Allah’ın isteği tekvini değil de teşrii olsaydı o zaman haşr manası kullanılmadan bütün şartlar ileri sürülerek bu şartlara uymak ile istenilen neticeye ulaşılacağı bildirilirdi. Buna örnek: Maide Suresini verebiliriz. Burada hükümler, şartlar sıralanmakta, bütün bunlardan sonra teşrii irade beyan edilmekte.”… temiz olmanızı ve üstünüzdeki nimetinin tamamlanmasını istiyor… Maide: 1-6

Oysa tathir ayeti bu şekilde teşrii değil tekvinidir buna delil şu ayeti gösterebiliriz:

Bir şeyin olmasını istediği zaman, O’nun emir “ol” demektir. Derhal oluverir… Yasin: 82

Rics: Pak olmayan manasında sıfattır. Pak olmayan şeyler iki kısımdır. Zahiri ve batini. Bu ayette asıl batini olarak kullanılmıştır. Yani çirkin/pis itikat ve amel manasında, Ayette rics, elif-lam takısıyla gelmiştir. Bu suretle rics, her türden pak olmayan şey manasına gelmektedir.

Allah-u Teala bütün kullarının temiz olmasını ister. Bunu yukarıdaki ayette de gördük. O halde burada “innema” ile anlamlandırılan ayetteki rics-in, batini pislikleri içerdiği ve bunun sadece Ehl-i Beyt’ten Allah’ın tekvini iradesi ile uzak olduğunu görüyoruz.

b. Ayette Ehl-i Beyt kelimesi çoğul manada “buyut: evler” değil de tekil “beyt” olarak (ev) anlamında geçmektedir. Ve aynı zamanda (belirlilik) anlamı veren elif-lam takısıyla gelmiştir. Bu sebeble burada “Ehl-i Beyt” yani belirli, belirtilen bir ev anlamına gelmektedir ki bu da Risalet Evi’dir. Yani gercek manada risalet görevi/işlevinin üstlendiği onun koruyucuları; Onlara insanlık üstünde velayete sahip kimselerin manası olan özel ev.

c. ” Ehl” kelimesi Arapca’da erkekler icin kullanılan müzekker bir durumda gelmiştir. Tabi olduğu zamir de müzekkerdir.

d. ” Tathir ayetinde Ehl-i Beyt kelimesi içeriği dahilindeki bütün bölümde bahs ve hitab edilen zamirlerin hepsi çoğul erkekler icin kullanılan (kum) zamirleridir. Bu bölümün alt ve üstünde bulunan Resulullahın hanımlarıyla ilgili yerlerde hep çoğul kadın zamiri (kunne) kullanılmıştır.

2. Ayetin Akışı

a. Tathir ayeti, Azhab Suresinde peygamberin hanımlarıyla ilgili ayetler arasında yer almaktadır. Buna bakarak bazı kimseler tathir ayetinin peygamberin hanımlarına ait olduğunu veya onları da kapsamına aldığını iddia etmişlerdir.

Ahzab: 28-29… “Ey peygamber! Eşlerine de ki: Eğer dünya hayat ve ziynetini istiyorsanız size güzellikle talak vereyim. Yok eğer, Allah-u Teala’nın ve Resulünün rızasını ve ahiret yurdunu istiyorsanız…

Ve yahut üzerlerinde “her türlü kötü-,çirkin şeylerin uzak olduğu” yönündeki iradesini beyan ettiği kimselere:

Ahzab: 30”…içinizden kim, açık bir hayasızlık yaparsa onun için azap iki kat olur. Ve bu Allah-u Teala’ya göre pek kolaydır!...

beyanında bulunur mu?

b.) Tathir ayetinin akışı içerisinde olduğu ayetlere baktığımızda üc hitap vardır.“Ey Peygamber! Ey Resulullah eşleri! Ey Ehl-el Beyt!“

Ehl-i Beyt hitabı, Ahzap Süresi 33. ayet içinde Resulullah eşlerine bir takım nasihatler ve uyarılarda bulunarak Allah ve Resulünün emir ve nehiylerine itaatı emrettikten sonra; Ehl-i Beyt’e hitap başlıyor.“Innema“ ile başlayan bu bölüm “yutahhirakum tathiyran“ de bitiyor, yani bu kısım mana-hitap şekli ve hitap edilen kimseler yönüyle müstakil bir bölüm olarak kendini göstermekte.

c.) Ayetin üst ve altındaki ve33. ayetin ilk bölümünde ki ev kelimesi Resulullah eşlerinin yaşam mekanları olan evden bahs ederken, çoğul manasındaki ev kelimesi“buyut“ geçmekte evleriniz yani Resulullah eşlerine hitap olduğu için çoğul zamirleri kullanılmış ve bu zamir eki“evler“ kelimesine de eklenerek Resulullah eşlerinin yaşadığı mekan olan evler“buyutikunne“ işaret edilmiştir. Oysa risalet evi işaret edildiğinde ve hitap peygamberin eşlerinden ayrılıp Ehle’l Beyt’e döndüğünde tekil manada tathir ayeti bölümünün başlangıcından sonuna kadar çoğul kadın zamir eki yerine hep çoğul erkek zamir eki olan“kum“ kullanılmıstır. Bu da 33. ayetin başlangıcı ve öncesi ile sonrası ayetlerde ki hitap, hitap edilen kimseler ve kast edilen mekan (ev) ile 33. ayetin tathir bölümü dediğimiz bölümdeki hitap, hitap edilen ve kast olunan mekan (ev) birbirinden farklı şeylerdir.

Mana itibari ile şu ayete bakınız:

Maide: 3… Bugün kafırler dininizden (yok etmek icin)ümitsiz oldular. Artik onlardan korkmayın benden korkun. Bugün dininizi ikmal ettim. Size olan nimetimi tamamladım. Ve sizin için din olarak islamı seçtim…

Burada ayet belirli bir fer’i konu üzerinde akışını sürdürürken birden araya farklı umumi daha önemli bir konu gelmekte“

Bugün kafirler dininizden umitsiz oldular. Artık onlardan korkmayın benden korkun. Bugün dininizi ikmal ettim. Size olan nimetimi tamamladım“ ve ayet devam etmekte..

Eğer bu bölümü kaldırırsak, bölümün üst ve altı aynı mana ve konu üzere akışını sürdürmekte ama bu bölüm ise kendine özgü mana ve konu dahilinde müstakil bir bölüm olarak arada sıkısmış bir halde ayetin akışı içerisinde görülmekte.

Hitap itibari ile de şu ayete bakınız:

Yusuf: 29 …“Ey Yusuf! Sen bundan yüz cevir: Ve sen (ey Züleyha!) günahlarından tövbe et…

3.Ayetin Nüzul (iniş) Sebebi

Bu ayetin, Kisa(Abaya) hadisinin vukuu üzere nazil oluşu, bu hadisin Hz. Fatima (sa)’nin evinde gerçekleçtiği nakl olmuştur. Aynı zamanda birçok sahabe tarafından tathir ayetinin Resulullah(sav) tarafından her namaz vakti, Hz. Fatima ve Ali’nin evine gelerek evin önünde onlara seslenip okuduğu nakl olunmuştur. Peygamberin bu hareketini altı ay, dokuz ay, on dokuz ay gibi çeşitli müddetlerle ve bazılari müddet belirtmeden ve ömrü boyunca bu hareketi sürdürdüğü şeklinde rivayet edenler de olmuştur.

Ayetin inişinden hemen sonra, bizzat Allah Resulü (sav) bu ayettin kendisi, Fatima, Ali, Hasan ve Hüseyin (as) hakkında indiğini buyurmuştur.

Buna karşı ise; Peygamber, Ali, Fatima, Hasan ve Hüseyin, Zeybel Abidin, Muhammed Bakir, Cafer-i Sadik, Musa Kazım, Ali Riza, Muhammed Taki, Ali Naki, Hasan Askeri ve Mehdi (Allahin salat ve selami onlara) hepsi kendilerinin bu ayetin kapsamında olduğunu iftiharla söylemişslerdir.

4. Hadis ve Tefsirlerde

Ayrıca Ehl-i Beyt kelimesi geçen Allah Resulü (sav)’nün bir cok hadisi vardır. Gemi, Yıldızlar, Sakaleyn, Gadir… ve Ehl-i Beyt’in kendileri hakkında buyurdukları hadisler de mevcuttur.

5. Mana ve Mefhum Yönü

Ayeti şu ana kadar anlattığımız çevrede lafzı, iniş sebebi yönünden ve Aba hadisinde gördüğümüz Resulullah eşlerinin ikrarı üzere; “Ehl-i Beytin kimler olduğu”, Allah onlara neyi irade ettiğinin” anlaşılmış olduğunu umarız. Yine Allah Resulünün Ehl-i Beyt ile ilgili buyruklarına ve Ehl-i Beytin kendileri hakkında beyanatlarına aynı zamanda onların hayatlarına baktığımızda mana-mefhum ve hedef ortaya çıkmış olacaktır.

EHL-I BEYT:”Allah son peygamberine; Kendi dini üzere kıyamete kadar insanlik icin tekvini iradesiyle seçtiği temiz kilip her türlü kötü şeyden, zulümden uzak tutarak insanı kamil hale getirip yeryüzündeki uyulması gerekliliğini kıldığı en büyük canlı ayetleri olarak Ibrahim (as)’in duası, Bakara: 124; Enbiya: 72

imran’ın karısı (as)’nın duası.. Al-i imran: 35

Zekeriya (as)’nın duası.. Ta-ha: 25-36

Musa(as)’ın duası.. Al-i imran: 33-34 karsiligidir.

Al-i imran: 34 …”Allah Adem’i, Nuh’u, Ibrahim ailesini seçip alemlere üstün kıldı, onlar birbirinden türeyen bir nesildir… Sünneti gereği!

… Müşriklerin o ölünce dini de soyu da kesilir demelerine cevap “Kevser”dir.

… Peygamberin (risalet) ilminde inanmayıp onunla çekışenlere ümmet içerisinde sadece onların gidip lanetleşmede hazır bulunduğu; risaletin temsilçileri, koruyucuları ve tebliğcileri kadınlardan sadece Fatmatü’z Zehra, çocuklardan sadece Hasan ve Hüseyin, nefislerinden sadece Mevla Ali. Işte bu kimseler Risaletin süreği, ümmetin velileri Allah’ın tertemiz kıldığı Allah’ın ahdinin yetiştigi her türlü zulümden uzak, masum imamlardır. Onlar risalet evinde: Allah’ın seçtiği, üzerlerinde Allah’ın özel iradesi bulunan sevmenin ve itaat etmemin farz olduğu kimselerdir.

Kur’an ve Ehl-i Beyt’e uymanın Zarureti ve Mazuriyetlerin yok Oluşu.. Sakaleyn

“Ey insanlar; ben size öyle bir emanet bırakıyorum ki ona sarıldığınız müddetce asla dalalete uğramassınız. O Allah’ın kitabı ve benim itretim Ehl-i Beytim’dir.”.

“Ey insanlar ben de bir beşerim, Allah’ın daveti yakındır; ve ben o davete içabet edeçeğim. Ey insanlar ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum. Birincisi, Allah’ın Kitabı’dır ki o hidayet ve Nur’dur. Ona yapışın, Tamm tutunun” dedi ve sonra şöyle devam etti:”Diğeri de Ehl-i Beyt’im (üç defa tekrarla) Ehl-i Beyt’in hususunda sizlere Allah’ı hatırlatıyorum.” Tirmizi de Sahih’inde; Zeyd b. Erkam, Cabir, Huzeyfe, Ebu Said ve Ebuzer’den rivayet etmistir.

1.KUR’AN VE EHL-İ BEYT’İN İSMETİ :

a) Ehl-i Beyt Masumdur : Peygamberin itreti ( Ehl-i Beyt’i ) batılın ulasamayacağı masum olan Allah’ın Kelamı Kur’an’dan asla ayrılmaz. Bu iki değerli emanet birbirinden ayrı düşünülemez.

O halde Kur’an’da olduğu gibi Ehl-i Beyt’te de “batılın onlara ulaşabilmesini ve onların hata, gaflet, günah, Allah’ın kelamından sapma gibi şeylere düşmesini düşünmek hadisin gerçeğinden sapmış olur: “Bu ikisi birbirinden asla ayrılmazlar ta havuzun başında bana kavuşurlar” buyurmakta Allah Resulü. Aynı zamanda tarihi süreçte tüm asıl sahipleri, Ehl-i Beyt’in hiçbir zaman, hiçbir konuda, Kur’an’a aykırı bir halde olmadıklarına şahit olmuşlardır.

2. Ehl-i Beyt’in Bilgi ve İlmi

Kainatın ve varlığın tüm sırrı ve ilmine, ilahi bilgilere Kur’an ile birlikte Ehl-i Beyt’in sahip olusu bu hadisin içeriğinde kendini göstermektedir. Bunu diğer birçok hadislerde de görmekteyiz.

”Resulullah Kur’an ve itretini Sekaleyn diye adlandırmıştır. Çünkü her değerli, Yüce korunmuş seye “sekal” denir. Bu ikisinin herbiri ledunni ilmin, bütün hükümlerin, Şer’i ahkamın madenidir. Resulullah bu yüzden onlara uymayı onlara sarılmayı onlardan öğrenmeyi buyurmuştur…

3.IMAMET VE EHL-I BEYT’E uymak

Peygamberden sonra, insanlara, insanlığa ve islam ümmetine önderlik makaminin ancak Kur’an’a en yakin, hatta yakinliktan öte aynilik derecesindeki birliktelik, onun eksiksiz yasanir sifatina sahip ve ayni zamanda Peygamberin böylesine bir deger olarak belirttigi kimseler sahip olabilir.

Bu durumda ise insanların onlara uyması farz olur aksı takdirde sapıklığa düşüş kacınılmazdır. Cünkü, hadis mefhumu da bu gerçeği net olarak belirtmektedir. Hadisin belirttiği gercek imamet inancında güclü bir delildir.

Ehl-i Sünnet kaynaklarında, sarih olarak belirtilen “zamanın imamını tanımadan ölen, cahiliyye ölümü üzere ölmüş olur” ifadesi, tüm sapmaların kaynağına işaret eder.

Imamet makamındaki imam; olası sapmaların önleyicisi, hidayet mesalesi ve Sirat-ı müstakimdir. Bu yüzden Allah Resulü (sav) onlara sarılmanın, sapıklığı önleyici olduğunu ifade ederek, Ehl-i Beyt’in imamet makamının sahibi olduğunu belirtmiştir.

Kontakt

Ehli beyt Alevitischer Förderver. e.V

Tel.: +49 (0)69 24006960

Email: info@ehli-beyt.eu
Website: www.Ehli-beyt.eu