Alevilik Vasat Ümmetin Yolu
1. Alevi´lik Vasat Ümmetin Yolu2. Din, Islam, Müslüman
3. Vasat Ümmet
4. Peygamber’e itaatın Allah’a itaat dır
5. Islam’ı Öğrenmede ve Yaşamada izlenmesi Gereken Yol
6. Islam’ı Ögrenmede ve Yaşamada iki Kaynak
7. Ehl-i Beyt’te Itaatin Zarureti
8. İlahi Yolun Önderleri
9. Ehli Beyt Kimlerdir?
10. KUR’AN VE SÜNNET’ Hadisi
11. TEVELLA TEBERRA Recetesi
12. Asıl kaynağından gercek Alevi´lik
13. Kur’an’ da Alevi´ler
1. Alevi´lik Vasat Ümmetin Yolu
Allah-u Teala Kur’an-i Kerim’de şöyle buyurmakta
Nisa: 59 “Bir ihtilafa düstügünüzde: Allah’a ve Resul’üne dönün..
Evet! Işte bu ilahi emre gerektiği vech ile itaat edilirse bu sorun ortadan kalkar cünkü inaniyoruz ki: bütün Müslümanlar Allah’a Peygamber’e Kurana inanmaktalar? Ihtilafların Allah’a ve Resulüne yönelerek, onlara kavuşmamızla gerçekleşecek neden herkes yöneldiğini söylediği halde gerçekleşmemekte? Neden mi? çünkü;
Yöneliyorsunuz ama bir türlü kavuşamyorsunuz!
Maide 35 Ey iman edenler! Allah'tan sakının, (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın ve O'nun yolunda cihad edin; umulur ki kurtuluşa erersiniz…
3) Bu vesile yani Allah’a kavuşmada yardımcı olan nedir, Kimdir? Bazıları bunu insanin kendi amelleridir diyerek sınırlamakta. Bu anlayış yanlıştır ama yine biz bu acıdan da düşünsek yine bizim inandığımız anlayış sonuc olarak doğrulanmakta. Bu konuda bizim inancımız şudur: Allah’a kavuşmada ve yakınlaşmada „vesile“ Peygamberler ve Imamlardir yani emir sahipleri. Allah bu yüzden kendisine itaat ile onlara itaatı zikretmekte:
Nisa: 59 “Ey inananlar, Allah'a, peygambere ve içinizden emredecek kudret ve liyakata sahip olanlara itaat edin. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız bir şeyde ihtilafa düştünüz mü o hususta Allah'a ve Peygambere müracaat edin; bu hareket, hem hayırlıdir, hem de sonu pek güzeldir.
Müslüman geregi gibi Peygamber’e ondan sonra da Allah’a yakınlaşır. Cünkü Resulallah ve mümin emir sahipleri insanlara ve amellerine yön verir. Onlar iyiligi emretmenin ve kötülükten nehyetmenin zirvesinde yol gösterici, hidayet nurlarıdir.
2. Din, Islam, Müslüman
Insanın yaşamındaki amellerini belirleyen inanc bütünlüğü o insanın dinidir. Yaşamda dinsizlik diye bir şey söz konusu değildir. Dinsiz insan olmaz; dinler vardir ve dinler arası farklar vardir. Değişmez kurallar halinde gelmiş din ve dinleri farklı anlayıp: farklı şekillerde amellerde sergileme vardir.
Varlığın yaratıcısı yüce Allah kullarına Müslüman ismini vererek onların dünya ve ahiret kolaylık sağlayacak, onlara ağır gelmeyecek, fıtratlarına uygun yaşam proğramlarını iceren amellerine yön verecek kurallar ve inanc bütünlügünü onlara sundu: buna tabi olacak kurallarına“Müslüman“adını verdi.
Hac: 78 “….Ve Allah için hakkıyla savaşın. O seçti sizi ve dinde bir güçlük vermedi size; babanız İbrahim'in dini. O mabuttur daha önce ve bu Kur'an'da size Müslüman adını takan, Peygamber, size tanık olsun, siz de insanlara tanıklık edin diye....
Rum: 30 “Sen yüzünü birleyici olarak doğruca dine cevir; Allah’ın yaratma kanununa uygun olan dine dön ki, insanları ona göre yaratmıştır. Allah’ın yaratması degistirilmez işte doğru din odur. Fakat insanların çoğu bilmezler. ..
Ancak Allah’in dini insanla uyumlu, insan içindir. Insan üretimi hicbir inanç, sistemi, amelleri yönlendiren düşünce ve prensipler, insan icin kamil değil ve doğru değildir. Gerçek manada “Hak” üzere olamaz. Cünkü insanlar celişkili inanc, düşünce ve ameller üretir; Bu insan benliğinden kaynaklanan bir kuraldir. Oysa yaratıcı bir veya bir grup insan için ve bazılarının celişkillerini giderici değil tüm yarattıkları icin ve onların yaratılış kanunu üzerine bir din sunmaktadir. Bu dini sahiplenmek ve yaşamak insani bir sorumluluk ister. Insan Allah’ın sunduğu din dışındaki her dine “La” diyerek yüzünü birleyici olarak Allah’a döndürmeli, fıtrata yönelmelidir.
Ve bu Din islam’dir; Allah’ın insanlar için seçip beğendiği onlardan kabul edeceği; Onların dünya ve ebedi yaşamlarında olan din.
Al-i imran: 85 “ Kim İslam-dan başka bir din arar, dilerse arayıp bulduğu din, aşla makbule geçmez ve o, ahirette ziyana uğrayanlardandir.
Cünkü Allah islam’ı hak din hidayet olarak bütün dinlerden üstün, eşsiz, tüm insanlığa; örnek, numune, islam’ın canlı anlatıcıları, acıklayıcıları pratikte amelleriyle gözler önüne seren elçi ve Ehli beyti vasıtasıyla göndermiştir.
Fetih 28 “O Rasulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, o hak olan dini bütün dinlere üstün kılsın…
Artık insana düşen nefsinden, tembellikten, uçuz menfaatlerden, cıkar denilen hastalıklardan, inattan arınarak iman etmesidir.
Burada dört grup insan ortaya cıkmakta:
Allah bunlar icin şöyle buyurmakta:
1-Iman Edenler:
Bakara: 3-4-5 Onlar, gaybe inanırlar, namaz kılarlar, rızıklandirdığımız şeylerin bir kısmını yoksullara harcarlar. Onlar, sana indirilene de inanırlar, senden önce indirilenlere de; ahirete de iyice inanmışlardir. Onlardir rablerinden doğru yolu bulanlar, onlardir kurtulup muratlarına erenler…
2-Iman Etmeyenler:
Bakara: 171.. hiçbir şey duyup dinlemeden, anlamadan bağırıp çağıran kimseye benzerler. Sağırdirlar, dilsizdirler, kördürler, akıl da edemez onlar
A’raf: 185 ..Bakmazlar mı göklerdeki ve yeryüzündeki saltanat ve tedbire ve Allah'ın yarattığı şeylerden herhangi birine ve ölüm çağlarının gelip çatmakta olduğuna? Bu sözden sonra da hangi söze inanırlar artık?
A’raf :202 .. Müşriklerin kardeşleri olan Şeytanlar, müşrikleri azgınlığa sürerler, sonra da onları azdirmaktan hiç geri kalmazlar
3-Kalben iman Etmedikleri halde iman etmiş görünenler(münafıklar):
Munafiklar 63/1 Münafıklar, sana gelince, tanıklık ederiz ki dediler, sen, şüphe yok, elbette Allah'ın peygamberisin ve Allah bilir ki şüphe yok, sen, onun peygamberisin ve Allah tanıklık eder ki şüphe yok, münafıklar, elbette yalancılardir.
Bakara: 8-10 .. İnsanlardan Allah'a ve son güne inandık diyenler de var, inanmamışlardir. Allah'ı ve inanları kandirırlar sanki Halbuki haberleri yok, ancak kendilerini kandirırlar. Kalplerinde hastalık var, Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylediklerinden dolayı onlara elemli bir azap var.
4-Iman ettikten sonra Dönenler(mürtedler): islami yasamin nefislerine hoş gelmemesinden dolayı inandıktan sonra inkar ederek inkarından israr edenler ve inkarlarından sonra Tevbe edenler.... olarak iki kısımdirlar.
Al-i imran 86-89 Allah, o kavmenasıl doğru yolu gösterir ki inandıktan sonra kafir olmuştur. Halbuki onlar, Peygamberin gerçek olduğuna da tanıklık etmişlerdi, onlara apaçık deliller de gelmişti ve Allah, zalim kavmi doğru yola sevk etmez ki. Onlar, o kişilerdir ki şüphesiz yaptıklarına karşılık Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onlaradir Ve bu lanette ebedi kalırlar, ne azapları hafifletilir, ne de yüzlerine bakılır. Ancak bundan sonra tövbe edenler ve düzgün bir hale gelenler müstesna. Çünkü Allah, suçları örter ve rahimdir.…
3. Vasat Ümmeti
Allah-u Teala bu ümmetle ilgili söyle buyurmakta:
Al-i imran 110 Siz insanlar için meydana çıkarılan en hayırlı ümmetsiniz; insanlara iyiliği emredersiniz, kötülükte bulunmamalarını söylersiniz ve Allah'a inanırsınız…..
Maide 54 “ Ey inananlar, içinizden kim çıkar da dininden dönerse Allah onlara bedel öyle bir kavim getirecektir yakında ki o onları sevecek, onlar da, onu sevecek, inananlara karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı yüce olacak o kavim. Allah yolunda savaşacaklar ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmayacaklar....
Bu ayette “ Ey iman edenler!“ diyerek hitap etmekte, inananları uyararak; Dikkat edin! Allah’a Peygamber’e itaat edin, iyilik üzere olun, Allah’in sizin icin belirttiği sıfatlarla yaşayın. Allah’a Resulüne muhalefet etmeyin. Dininizin emir ve nehiylerine sıkıca sarılın. Düştügünüz ihtilaflarda geregi gibi Allah’a ve Resulüne dönün, grubunuz ve ümmetinizden kopmayin, dininizden dönmeyin!...Buyurmaktadir
Ama bütün bunlara rağmen hüsrana doğru kopmalar var ve olagelmiştir? Bu da insana, ümmete, insanlığa zarardir. Oysa Hak Teala dosdoğru hak yolu cizmiş!! Ifrat ve tefrittin olmadığı, eşsiz, tüm insanlara ve dinlere örnek, adillerin, doğruların, müminlerin yolu olan“Vasat yolu“belirtmiştir.
Bakara 2/143.. İşte böylece bütün insanlara tanıklık etmeniz, Peygamberin de size tanık olması için sizi, doğru yolun tam ortasında giden bir ümmet yapmışızdir. Zaten evvelce yöneldiğin Ka'be'yi kıble yapışımızdan maksat da ancak Peygambere uyacak olanları,
Burada vasat ümmet belirtiliyor, ümmetin önemli bir sıfatı belirtiliyor:“ insanlara şahit“ insanlara Allah adına bilgi veren tebliğ eden, örnek olan, tanıklık eden. Ama burada ayrıca çok önemli bir vurgu var. O da; bu Vasat ümmetin ferdi olabilmenin bir özelliği / şartı; “Peygamber’e uymak, itaat etmek, tabi olmak”. çünkü bu yol “Peygamber’e itaatle Allah’a giden mü’minlerin yoludur.
Nisa 115 ..Kim de kendisine doğru yol belli olduktan sonra Peygambere itaat etmez ve mü’minlerin yolundan baska bir yola uyarsa onu döndügü yolda birakiriz ve cehenneme sokariz. Ne kötü bir gidis yeridir.!
Ve ümmetin bu sapması bütün Peygamberler döneminde de Peygambere itaatsizlikten kaynaklanmıştır.
Imam Sadık (as) Bakara 61 ..
haksız yere peygamberi öldürüyorlar…
Ayetinin tefsirinde şöyle buyuruyorlar:” Onlar peygamberlerini öldürmediler. Onlar peygamberleri duydular ama onlara itaat etmediler, sırt cevirdiler. Peygamberlerin hedeflerini öldürdüler. Bu yüzden onlar için “Peygamberleri öldürenler” buyurulmakta
Peygambere itaat etmeyen, O’na sırt çeviren onu öldürmüş gibidir. Çünkü Peygamberin varlığı ve tüm sözleri ilahi hedef içindir. Ilahi hedefe vurulan her darbede Peygambere ve mü’minlere vurulmuş sayılır.
Islam dininde ifrat ve tefrit yönünde çıkan cereyanlar, ümmette bazı sapmaların varlığına neden olmuştur. Bu da peygamberi iyi tanıyamamak ve anlayamamak, itaat edilmesi gereken kimseleri doğru tespit edip itaati gereği gibi gerçekleştirmemek, sorunlar ve ihtilafların cözümündeki doğru yolu keşf edememek, nefsin kötü arzularına ve şeytanın vesveselerine kapılmak yüzündendir.
Maide 3 ..Bugün sizin icin dininizi kemale erdirdim; ve üzerinizdeki ni’metimi tamamladım…
Ayetini nazıl etmiş oldugu halde; bazıları dinde eksik varmışcasına dine bir şeyler katmaya; bazıları da fazlalık varmişcasına bazı şeyleri eksiltmeye calışmışlar ve hala bu ruhla amel edenler bulunmaktadir.
Henüz O’na itaatsizlikler neticesi azaba düşüleçeği bilincinin tazeliğine rağmen Peygamberin saglığında bile Müslümanlar icerisinde O’na karşı itaatsizlikler, saygısızlıklar görülmekteydi. Oysa Allah şöyle buyurmakta idi.
Al-i Imran: 31 …De ki eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın…
Evet ümmetin bugüne dek ihtilaflar icerisinde, dağınık, azgın dalgalar arasında zayıf düşmüş halde varlığın sürdürmesi; Peygamber’in bulunduğu o günden beri Peygambere itaatte kusurdan dolayıdir.
Ve bu kusurların getirdiği sonuçlar bugüne kadar ümmetin vahdetine, vasat ümmet yolunda ilerlemesine zarar getirmiş, ifrat ve tefrit bulutlarını Müslümanlar üzerine cekerek; Müslümanları birbirlerini tekfir ettiği üzücü noktaya kadar itmiştir.
4. Peygamber’e itaatin Allah’a itaat dir
Bugünün müslümanlari dini ögretilerini Allah ve Resulü’nün kaynak bilerek yani Kur’an ve Sünnete yönelerek elde edeceklerdir. Oysa tarihe ciddi, samimi ve sartsız baktığımızda; dini ögrenip yaşamamızda umut bildiğimiz nice insanlar bizleri, hayal kırıklığına uğratmakta Ve bu bizlere dinimizin ilmini ögrenmemiz için hangi kapıya gitmemiz gerektiği noktasında uyarı olmaktadir.
Şimdi tarihten birkaç önemli örneği ışık tutacağız; bu günden vahyin sıcaklığı ve savdetine nasıl ulaşabileceğimiz ve vasat ümmetin ilerlediği yola nasıl ve kimleri vesile ederek koyulup Allah’a ve Rasulüne yakınlaşabileceğimizi anlamaya calışalım.
Necm: 2-4 ..O, hevadan konuşmaz Onun söylediği sözler kendisine vahyedilen başka bir şey değildir..
Nur 51 ..Resulü aralarında hükmetmesi için Allah’a ve resulüne cağrıldıkları zaman inananların sözü ançak”işittik ve itaat ettik” demeleridir…
Ahzab 36 ..Allah ve resulü bir işte hüküm verdiği zaman inanmış erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre secme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resul’e karşı gelirse apaçık bir sapıkiığa düşmüş olur..
Şimdi de bazı şartlanmalara ve yanlış anlayışlara uyarı olabilmesi için birkaç ayet daha zikredelim.
Tevbe 101 ..Cevremizdeki bedevilerden ve Medin’e halkından iki yüzlülüğe iyice alışmış olanlar vardir…
Tevbe 102…. günahlarını itiraf ettiler, iyi işle kötü işi birbirine karıştırdılar. Belki Allah tevbelerini kabul eder…
Hucurat 1-4 … Ey inananlar, her hususta Allah'ın ve Peygamberinin huzurunda, onların önüne geçmeyin ve çekinin Allah'tan; şüphe yok ki Allah, her şeyi duyar, bilir. Ey inananlar, seslerinizi, Peygamberin sesinden daha üstün bir tarzda yükseltmeyin ve onunla, yüksek sesle konuşmayın, birbirinizle konuştuğunuz gibi, sonra yaptıklarınız mahvolup gider de anlamazsınız bile. Allah'ın Peygamberinin yanında seslerini alçaltanlar, o kişilerdir ki Allah, onların gönüllerini, çekinmeyle sınamıştır; onlaradir yarlıganma ve pek büyük bir mükafat. Odaların ardından bağırarak sana seslenenlerin çoğu, akıl etmeyen kişilerdir.
5. Islam’ı Öğrenmede ve Yaşamada Izlenmesi Gereken Yol
Maide 3 .. Bu gün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım, size din olarak islamiyeti verdim de razı (hoşnut) oldum…
Al-i imran 85 ..Kim islam’dan başka bir din ararsa, bilsin ki ondan kabul olmayacaktır…
Yunus 108 ..De ki: Ey insanlar, gerçekten de Rabbimizden hak ve hakikat gelmiştir sizlere; artık kim doğru yola giderse faydası kendisinedir, kim de saparsa zararı kendisine…
Allah kemale erdirdiği, bir nimet olarak tamamladığı, kıyamete kadar insanlığa lazım her şeyi içeren ilahi kuralları ve kaideleri sunmuş ve bundan razı olmuştur, cünkü bundan daha mükemmel ve yeterli bir şeyin olmasi imkansızdir. Cünkü bu tüm hak ve hakikatleri icermektedir. Bu da Islam dir işte insanın var oluşundan kıyamete kadar gideceği doğru yol budur.
O halde bu yol nerede başlar, nereden gecer, bu yola nasıl dahil olunur, bu yol nasıl bulunur?
Islamiyet bir şehre benzer ve islam olanlar bu şehirde yaşarlar; bu şehrin havasını tenefüs eder, ekmeğini yer suyunu icerler bu şehrin kanun-kaide ve yöneticilerine itaat ederler. Resulullah buyurduğu“Ben ilmin şehriyim…“Bu islam şehrinin adresidir. Bu ilahi sözdeki ilim, bir nimet olarak tamamlanan islam dinin tüm içeriğidir. Ve bu şehir Resulullah şehridir.
Cünkü Allah ın Resulü doğru yolu ögretmek, göstermek, yanlıs, sapık yollardan korumak icin vardir ve görevlidir.
Nur 54 ..De ki; Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin. Eğer yüz cevirirseniz, bilin ki ona düşen ancak kendisine yüklenen vazifedir ve size düşende size yüklenen vazifedir. Eğer ona itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz. Peygambere düşen apacık tebliğden başka bir şey değildir…
Bu da şunu göstermektedir: islamiyetin ilk günlerinde, islam ın o saf, berrak, taze anlarında sapmalar, dökülmeler, doğru yol göstericinin gölgesi etrafında heva-hevesin, cehaletin, inadın, nefsin dürtüleri ile kendisince yol arayan, yol bulan, yol katedenler olmuştur.
Peki bu arada ilahi yol-doğru yol ne oldu, yok mu oldu, kayıp mı oldu? Hayır asla! O yol kıyamete kadar vardır bu yüce yaratıcının vaadidir. Ve her zaman bu yolda Salih insanlar yürüyeceklerdir; az veya cok…?!
Imam Ali (as):“ Hidayet yolunda yürüyenlerin azlığı seni üzüntü ve korkuya düşürmesin.“
Elbette bir çokları yer-yurt, dünya, şehvet, para pul, makam sevgilerine, hırslarına, nefsi dürtülerin cazıbesine kapılacak ve bunları kendilerine din edinecektirler. Belki de bazılari icinde olduklari bu hallerinin farkinda bile olmayacaklar.
Bu konuda Hz.Musa(as):
Kasas 57 ..Ve dediler ki: Seninle beraber doğru yola uyarsak yerimizden yurdumuzdan oluruz, bizi cıkarı verirler burdan…
Oysa yeri-yurdu yani dünyayı ve icindekileri veren, bu canı veren Allah’tı bunu göz ardı edebıldıler ve bundan öte Allah’ın muradı daha da başkaydı.
Kasas 60 ..Ve size ne verildiyse dünya yaşayışına ait metalardan, dünya ziynetlerinden ibaret. Allah katında olanlar daha hayırlıdır daha süreklidir…
Oysa dünyada Allah´ın muradı vardı !!
An-Nur 55 . Allah sizden inanip iyi işlerde bulunanlara, onlardan önce gelip gecenleri nasıl yeryüzüne sahip ve hakim kıldıysa onları da mutlaka yeryüzüne sahip ve hakim kılmay, onlara razı ve hoşnut olduğu dini nasip edip o dini, bütün dinlerden üstün etmeyi, korkularını güvenliğe dönüştürmeyi murat etmiştir…
Bütün bunlara rağmen Allah ın buyruklarını iceren Resulünün tebliğ ettiğine uymayanlara şunu söylemiştir:
Kasas 50 …Artik bil ki onlar, ancak kendi dilediklerine uyuyorlar ve Allah’ın hidayetini bırakıp kendi dileğine uyan kişiden daha sapık kimdir? Şüphe yok ki Allah zalim topluluğu doğru yola sevk etmez…
Şimdi islam ümmetine bakalım neden bu kadar aralarında tefrika var. Bu ümmet günde en az on yedi kez Rabbine söyle yalvarmaktadir:
Fatiha 5-7 ..Bizi doğru yola hidayet et; nimetlendirdiğin kimselerin yoluna. Delalete ve gazaba ugramışların yoluna değil….
Ümmetin bu ilahi, duasına katılmamak mümkün mü? Bu duayı ediyor ve yüce yaratıcımız Hak Teala’ya cümle ümmetin bu duasını kabul buyurması icin yürekten niyaz ediyoruz.
Doğru yol yani peygambere itaatle bulunacak bu rahmet yolu bütünüyle gözlerimizin önünde.
Bu yol :
Allah’ın nimetlendirdiği kimselerin yolu.
Bu yol:
Delalete düşen (sapanların) gazaba uğramışların yoluna değil.
O halde: Allah’ın nimetlendirdiği kimseleri izleyen, onlara itaat edenler doğru yolda
Net ve önemli bir ölçü elimize geçmiş bulunmakta;
Nisa 115 .. o halde kendisine doğru yol apacık belli olduktan sonra peygambere aykırı hareket eden ve inananların yolundan başka bir yola giden kişiyi döndüğü yolda bırakırız..
Hak cephesi islam sınırları cercevesinde bulunup hakkiı islam üzere olduğunu her fırsatta söyleyen ve gercekten Bir Allah’a O’nun Resulüne ve o Resulün son Peygamber olduğuna; hak ile hakkı, Furkan’ı getirdiğine; tebliğ ettiğine, O Furkan (Kur’an’a) ve ahiretin var olduğuna, amellerin karşılığının olaçağı, hesabın hak olduğuna iman eden bu ümmet, neden ayrı ayrı, bölük pörcük, grup grup, hizb hizb, renk renk, şekil şekil, birinin helal bildığı diğerinin haramı, diğerinin haram bildiği bir diğerinin helal bildiği; bu kadar farklar neden?!..
Allah’a imanın, Peygamber’e imanın, Kur’an’an imanın, Ahirete imanın bile yok edemediği ihtilafları nasıl, neyle, yok etmek mümkündür?
Bu ihtilaflar sadece bugün ile ilgili değil dün ve öncesi de vardı. Hatta bu ihtilaflar:
Allah üzerine, Resulullah üzerine, Kur’an üzerine, Ahiret üzerine ihtilaflardır. Yani hem iman edilmekte hem imanlar üzere ihtilaflarla düşülmekteydi. Ve ihtilaflar…
Ihtilaf islamiyette en istenilmeyen, hastalığın, en cirkin manzaranın mikrobu; bu mikrop neticesi Müslümanlar dinlerini parca parca etmekte, gruplaşaktalar.
Bugün dünün neticesidir; dünün öncesinde, Peygamberi anlayamadılar, ona karşı cıktılar, ona itaatsizliklerde bulundular, bunu size acıklayalım..
Birincisi: Günümüze kadar uzanan tarih sahnesinde islam ümmetinin başına gelenler ve yaşananlar…
Ikincisi: Imamet gerçeğidir.
Bizim inancımıza göre Resulullah döneminden itibaren Hak imamlar tanınsa ve onlara gerektiği gibi itaat edilseydi islam ümmeti bugün içinde bulunduğu hale gelmezdi. Bunu Allah da kendisine, Resulüne itaatle bağlayip şöyle buyurmakta:
Nisa 59 ..Ey inananlar, Allah’a ve Resulüne ve sizden ulu emirlere itaat edin…
Bunun önemi ve neticesini ise su ayette gayet net olarak görmekteyiz:
Isra 71 ..O gün herkesi her topluluğu imamıyla cağıracağız…
Çünkü cehennem azabına götüren imamlar da vardır, islam en güzel en doğru bir şekilde ögreten, doğru yolu gösteren imamlar da Resulullah Efendimiz’den meşhur bir hadis nakledilmiştir:
“Zamanın imamını tanımadan ölen cahiliye ölümüyle ölür.. Ahmet b. Hanbel, Müsned, Kenz ul Ummal: c.1, h.463-464
Şimdi günümüzde islam ümmeti icerisinde ki ana akımın ayrılık nedenine özetle değinelim. Bu iki ana akımı islam tarihi süresi icerisinde gelişen bir takım olaylar ve bazı dönemlerin doğurduğu sonuçlar neticesinde islama sarılmak, sahiplenmek gayesi ile Allah’a, Resulü’ne, Kur’an’a, Ahiret’e kuşkusuz imanlarına rağmen iki farklı islamı anlayış, akım veya mektep olarak bugüne geldiklerini var olduklarını ortaya koymaktalar.
Aleviligin dayanakları da; Kur’an ve Resulullah(sav)’in sünnetidir.
Dayanakları aynı olan inanc nasıl olur da iki farkli akım veya grup olarak ortaya cıkmakta? Her iki akim mus’tazaf inananları, imanlı ve samimidirler ama tarihe uzanan farklı kaynaklardan beslenme, inanclarını farklı şekillerde sergileyecek hale getirmistir onlari ve bu yüzden Allah’a, Resulü’ne, Kur’an’a, Ahiret’e inanan samimi musta’zaf Müslümanlar ümmet icerisinde birbirlerinden farkli grup olarak varlıklarını göstermektedir.
6. Islam’ı Öğrenmede ve Yaşamada iki Kaynak
Alevi ler, Kur’an ve Peygamber’i kendilerine dayanak aldıklari için ve aynı zamanda Kur’an emir ve nehiylerini acıkca, kolay, net, tartışmaya meydan verilmeden, gereken konularda en saglıklı bilgi ve hükümleri öğrenmeye çalışırken yardımcı, açıklayıcı, öğretici gerektiğinde….
Yine aynı şekilde Peygamber’in emir, nehiy ve tavsiyelerini en doğru, sağlıklı tartışmaya ve ihtilafa meydan vermeden ögrenmek ve haberdar olmak istedğınde…
Iyiliği emretme, kötülüklerden alıkoyma, müslümanların doğru yolda sapıklıklara, sapmalarına düşmeden istikrarlı yürümelerinde islamı ögrenme ve yaşamada… en güvenilir yardımcı, doğru sözlü öğretici, dirayetli ve liyakatlı imamlar olarak Kur’an ve Peygamberin tavsiyesi üzerine Resulullah ın Ehl-i Beyt’ini ve Ehl-i Beyt imamlarnı kabul ederler ve bunlar varken başkalarına yönelmeyi gereksiz hatta yanıltıcı kabul ederler. Ehl-i Beyt siz sünnet ehli olmayı düşünmez ve sünnet ehl-i olabilmek icin Ehl-i Beyt’e tabi olmayı daha doğru ve yeterli bilirler.
7. Ehl-i Beyt’te Itaatın Zarureti
Allah-u Teala’nin kullarindan istedığı her sey kullarin kendi hayir ve menfaatleri icindir. Yüce Allah noksan olan her seyden münezzeh, muhtaciyet zaafi olmayan, muhtaclarin yönelmesi gereken, yaratilis ve yaratilanlarin tek sahibidir.
Yüce Allah’in insanligin; uymasini, sevmesini, itaat etmesini istedığı bazı kimseler vardir. Ve bu emir tarafsiz, net, iyilik ve hayir üzere insanligin menfaati dünya ve ahirette ebedi savdet ve huzuru icindir.
Allah ve Resul’ünden gelen emir her ne olursa olsun, kullara düşen“ işittik ve itaat ettik.“ Demekten başka bir sey olmamalıdır. Cünkü yaratıcı, yaratıcı olma sıfatıyla yarattıklarının hayrını irad eder. Iman sahibi kul ise yaratıcının bu sıfatının bilinci ile ona sonsuz saygi ve aşk ile teslimiyet gösterir.
Ahzab 36 ..Allah ve Resulü, bir işe hükmetti mi erkek ve kadın, hiç bir inanan o işte istediğini yapmakta tercih sahibi değildir. Kim Allah’a ve Resulü’ne isyan ederse apacık bir sapıklığa düşmüştür…
Ve Yüce Yaratıcı insanlarin sevmesi, uyması, itaat etmesi icin bazı insanlari seçmiş ve insanlara bunlara dair „sevgi-itaat“ emri vermiştir.
Kisas 68 ..Rabbim dilediğini yaratır ve secer; secmek onlara ait bir hak değildir. Allah yücedir ve şirk kostukları şeylerden münehzzehtir!...
Insanlığın“Sevmesi ve Uymasi“gereken kimseleri Yüce Allah seçmiş ve yaratmıştır. Bu kimseler insanların hayrına calışan, insanın yaratılış gayesinin zirvesinde Allah’a en yakın kimselerdir. Bunlara Kur’an’da, Resulullah ve Imam diye isimler verilmiştir. Bunların görevleri yaşamlarında en mükemmel, kamil insanı sergileyerek Allah’in yaratma gayesindeki insanı pratikte göstermesi ve yaşantısı ile, emir-nehy-tavsiye ve imanları ile insanları doğru yola, hakka, hidayete kavuşmalarında vesileler olamaktir. Bunun tersini kendisine görev bilen şeytan ve onun görevlileri ateşe cağıran imamlar olarak Kur’an’da zikr edilmiştir.
Isra 71 ..O gün herkesi uyduklari kimselerle beraber cağıracağız…
Kendi secimi ve yaratmasıyla doğru yola götürücü kimseleri işaret ederek onlara uyulmayi ve itaat edilmesini emretmiştir.
Enbiya 73 ..Onları öyle imamlar ettik ki, emrimizle halkı doşru yola sevk ederler. Onlara hayırlı işleri, namazı, zekatı vahyettik. Onlar bize ibadet eden kişilerdir
Ve Yüce Yaratıcı yarattıklarının gercekte en önemli arzusu ve yakarışını Kur’an-i Kerim’in de şu ayetle sergilemiştir:
Fatiha 5,6,7… Bizi doğru yola hidayet et. Nimetlendirdiğin kimselerin yoluna. Gazaba uğrayanların ve sapmışların değil….
Bu bütün inananların yakarışıdır…
Peki bütün bu acıklıktan sonra, inananlar; bu doğru yolu ne kadar ve nasıl görüyor. Ve bu yolda insanların yürümesi yardımcı olacak, bu yola insanları sevk edecek, nimetlendirilmiş kimseleri tanıyorlar mı? Ne kadar ve nasıl?..
Insanlık oldu bitti bu iki yol ile karşı karşıya kalmışlardır: 1.Sapıklık yolu, 2. Hidayet yolu.
Peygamberliğin son bulma noktasından itibaren bu sürec Imam Ali ile sürmüştür ve Allah Resulünün belirtmiş olduğu gibi “On iki halifeyle “tamamlanacaktır.
Bu süreçin on iki halife süreceği ve bu sürek belirtilen on iki halife ile devam ettiğinde islam’ın aziz olacağı’na dair hadisler, Ehl-i Beyt ögretisi dışında inanmışlığını kazanan kimselerin kaynaklarında yaygın bir şekilde mevcuttur.Hatta bu on iki halifenin isimleriyle sıralanışına yine onların kaynaklarında rastlamaktayız.
Hatemiyet, Allah’dan gelen ilahi emirlerin insanlara hatasız, katkısız, sağ-salim yetişmesini sağlayarak risalet görevinin son bulmasıdır. Cünkü Yüce Yaratıcı insanlığa kıyamete kadar lazım olacak ilahi bilgileri-verileri teoride tamamlamıştır. Bu nedenle peygamberlik son bulmustur.
Ama bu ilahi bilgiler, veriler ve kaidelerin geldiğı saflıkta kıyamete dek korunması ve pratize edilmesinde emir sahibi olacak, doğru yola sevk edici, bildirici, aciklayici görevini üstlenecek Resul olmayan ama bu ilahi görevi kusursuz yerine getircek ilahi insanların olması kacınılmazdır. Ve bu kimse Allah’ın seçtiği, peygamberin belirttişi kimseler olmalıdır. Hatemiyet noktasından itibaren bizim inandığımız bu ilahi kimse Mevla Emire’l Müminin imam Ali’dir.
“Ey Ali senin bana menzilin Harun’un Musa’ya olan menzili gibidir. Ama benden sonra Peygamber yoktur! Tefsir-i Taberi, c.6, s.288, Fahri Razı, Tefsi.ru’l Kebir, c.12, s.28-30, Zemahsehri,Tefsir-i Kessaf: c.11, s.555
- Bu hadisle imam Ali’nin yerini, makamını, kimliğini ortaya koymuştur.
- Ama benden sonra Peygamber yotkur” diyerek, kendisinden sonra en üstün, yüce ve ilahi makamda Imam Ali’nin olduğunu belirtmiş. Kendisinden sonra ilahi süregin var olacagini bildirmiş. Hz.Musa’dan sonra olan gelişmelerin kendisinden sonra da olacağını kendisinden sonra da Harun’ların olacagını ama bir şartla ki onların “peygamber” olmayacaklarını belirtmiştir.
Iste biz bu “ulu’l-emr” makamına imamet diyoruz. Bu Allah’ın emri ve Resulünün belirtmesiyle var olan ilahi imamların inananlar üzerinde VELAYET’dir.
Bu VELAYET’e dahil olan, Allah’a ve Resulüne gerektiği gibi, yakın olur, dahil olmayan da bazı sapmalarla uzaklaşır. Çünkü VELAYET inananları Allah ve Resulüne götüren yoldur.
Maide 55 “Sizin veliniz; ancak Allah ve Resulü ve iman etmiş olanlar ki rüku halinde zekat verirler.”
-Bu ayetteki rüku halinde zekat veren iman etmişlerin imam Ali (as) olduğu bircok ulema tarafindan belirtilmiştir…. Tefsir-i Taberi, 1.baski, c.13, s.108, 2.baski, c.16, s.357; Suyuti, Cem’ul.Cevami, c.2, s.55, Mustedreku’l-Hakim:c.3, s.129 (Ali’nin Fazılet-leri Babi.); Kenzu’l ummal, 3.1, s.251…
Rad 7 ..Sen ancak korkutucusun ve her kavim icin hidayet eden vardır…
-Resulullah şöyle buyurdu:” Ben korkutucuyum Ali ise hidayet edendir. Ey Ali! Hidayete erenler seninle hidayet olurlar.”…. Menakibu Emir’il Müminin (ibn-i Hanbel, s161; Müsned-i Ahmed ibni Hanbel, c.2, s.161 (883. hadis); Tefsiri Taberi: c.19, s.74; Tarihi Taberi: c.2, s.319
Taha 29-32 …Ailemden birini benim icin vezir kıl kardeşim Harun’u; güc olsun bana, beni onunla kuvvetlendir ve onu işime ortak kıl….
“… Allah’im! Musa bin Imran’ın senden istediği gibi ben Muhammed Peygamberin de senden diliyorum ki, kalbime genişlik ver; dilimin bağını cöz de sözümü anlasınlar. Benim ailemden kardeşim Ali bin Ebu Talib’i bana vezir kıl ve onu benim işime ortak kıl…. Menakibu Emir’il Müminin (ibn-i Hanbel, s161; Müsned-i Ahmed ibni Hanbel, c.2, s.161 (883. hadis); Tefsiri Taberi: c.19, s.74; Tarihi Taberi: c.2, s.319
Suara 214 …Ve en yakin akrabalarini korkut…
-...Resulullah yakin akrabalarını toplayıp tebliğ ettiğinin ücüncü defasında kim benim vasim, halifem olmak ister diye sorduğunda sadece Imam Ali’nin,’’ Ben Ya ! Resulullah ‘’ demesinden sonra Resulullah şöyle buyurdu : ‘’Ali benim borcumu öder, vaatlerimi yerine getirir.’.. Harezmi’nin Menakibu Emir’il Müminin: s.95, Tezkiretu’l- Havas: s.21, Feraidu’s-Simteyn: c.1, s.79, Sevaiku’l-Muhrika: s.89, Sevahidu’t Tenzil: c.2, s.106-108
Saffat 24 …Ve durdurun onlari! Süphesiz sorulacaktir onlardan
-Ibni Abbas Resulallah’dan şöyle rivayet etmiştir:’’Bu ayetteki `olanlar`Ali bin ibni Talib’in Velayetinden sorulacaktır… Tarih-i Dimsek, c.1, s.41 ve s.263, c.2, s.282; ed-Durru’l-Mansur: ayetin tefsirinde: Mucemu’l- Kebir, c.3, s.112
Vakia 10 ..Ve herkesten öne gecenler (Rablerine) daha cok yaklaşanlardır…
‘’..Ali ibni Ebu Talib bu ümmetin icinde herkesten öne gecendir.
Gadir Hum – İlan Etmek :
Bu hadis yüzden fazla sahabe tarafından nakledilmiş.
Kadir hum Mekkeden Medineye giderken bir Vadi dir, aslında buradan bütün yollar ayrılıyor yani o zamanlar Mekkeden tek çıkış yolu olan bu yolun dağılma yeri de geçer. Şimdide adı Dört yol..
Paygamberin(sav) son haccında, o sabahı Allah tan bu ayet iner
Maide 67 “Ey Peygamber, bildir, sana Rabbinden indirilen emri ve eğer bu tebliği ifa etmezsen onun elçiliğini yapmamış olursun ve Allah, seni insanlardan korur. Şüphe yok ki Allah, kafir olan kavme, doğru yola gitmek husuşunda başarı vermez.
..bu Ayetin anlami şudur ki, bu işi yaptığında kesin kesin birileri karşı cıkacaktı..
Rasulallah Veda Haccından dönerken Gadir Hum da bütün müslümanları toplamış Çemaat namazı kıldırmış.
Namazdan sonra yüksek bir yere cıkarak 100 bin civarında Hajjı ların bulundugunu nakl edilir, bu hutbeyi okumuş, kendisinin kısa bir süre sonra aralarından ayrılacağını belirterek orada bulunanlara ‘’ben inanan bütün kadın ve erkeklere kendi nefislerinden evla değil miyim ?’’ diye sormuş ‘’Evet, ya Resulullah’’ cevabını almış. Herşeyden daha önemli, bunun üzeri-ne imam Ali’yi yanına çağırıp elinden tutarak havaya kaldırmış
‘’Ben kimin mevlasıiysam Ali de onun mevlasıdır, diye buyurmuştur. Daha sonra Mevla imam Ali icin’’ Allah’ım onu sevenleri sev ona düşman olanlara düşman ol.
Bundan hemen sonra Peygambere bu ayet iner:
Maide 3 „....Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım, size din olarak Müslümanlığı verdim de hoşnut oldum……
Bunun üzerine Peygamber (sav) herkesi Imam Ali (as) Biat etmesini Emr etmiş ve tebrik etmesini istemiş. Salim al-Bischri [al-muradschaat].
Bu Hadiseyi Peygamberin (sav) 110 Sahabesi, 84 Yol arkadaşı ve yüzlerce Islam Alimlerinden Nakil edilmiş.
Bazı Ravilerin aktarmasında Imam Ali (as) biat gününün Nezruz gününde olduğunu nakl ediyorlar, buda Peygamberin ve beraberinde gelen Kervanlar orada 3 gün Kaldıklarını ve bunu insanlara arkadan gelenlere söylemesi ve ögretmesi ve Imam Ali(as) Biatlerini tek tek yaptırmasının ispatı.
‘’...Ali bendendir, ben Ali’denim. Ali benden sonra her mümin velisidir. ’’Ben Hikmet sehriyim Ali onun kapisidir! Müstedrek-i Sahiheyn, c.3, s.126
“Ben ilmin şehriyim Ali onun kapısıdır. Her kim ilim şehrine dahil olmak isterse ona mutlaka kapıdan dahil olsun!.. Müstedrek-I Sahiheyn, c.3, s.122; Harezmi, Menakib, s.236
“Ali müslümanların efendisi, takva sahiplerinin imami ve nur yüzlerin önderidir. Muntehab-I Kenzu’l ummal, c.5, s.34
“Bu (Ali) benim kardeşim, benden sonra vasim ve halifemdir, onu dinleyin ve ona itaat edin.. Tarihi Taberi, c.2, s.319, Tarihi ibn-i Esir, c.2, s.62
“Her peygamberin bir Vasi’si vardir; Benim Vasi’mde Ali ibni Ebu Talib’tir.. Yenabiu’l Mevedde, s.79, Ibn-i Asakir (Safi-i)’in Tarihi, c.3, s.5, Menakib-i Harezmi, s.42
“Her kim, Benim gibi yaşamak, benim gibi ölmek, Rabbimin bana vaad ettiği ’Huld’ cennetine girmek istiyorsa; Ali ibn-i Ebu Talib’in VELAYETini kabul etsin. Cünkü o sizi asla hidayetten cıkarmaz ve asla dalalete iletmez.. Taberani, el-Kebir Tefsirinde, Kenzu’l-Ummal c.6, s.155, Müstedrek-i Sahihayn (Hakim), c.3, s.128
“Ben sakındıranım Ali ise hidayet edendir. Ey Ali benden sonra hidayete erenler seninle hidayete erecektir… Taberi’nin Tefsiri: c.13, s.208; Razı’nin Tefsiri, c.5, s.271; Ibn-i Kesir, c.2, s502; Sevahidu’t- Tenzil, c.1, s.293
Imam Ali (as) :”… Her yana sapan yollar arasında durdum, sizin için doğru yolun başında. Her tarafa bakıyordunuz; yoktu kılavuzunuz. Her yeri kazıyordunuz; yoktu suyunuz. Bu gün sessiz-dilsiz söylüyorum: Yiter gider ayrılan benden. Bana gösterildiği andan beri gercekte süphe etmedim. Musa gibi, kendisi icin korkmamıştı; korkmuştu bilgisizlerin üst olmasından sapıklıgın hükmetmesinden.
Bu gün ben ve siz, durmuşuz hak yolla batıl yolun üstünde, suya kavuşaçağından emin olan susamaz bir an… Nehcu’l Belaga s.63-64
Zuhruf 57 …Ve Meryem oglu örnek olarak getirildiğinde kavmin ondan yüz cevirmeye başladi…
-Bu ayet nazil olduktan sonra Imam Ali söyle buyurmuştur; “Bu ayet benimle ilgili nazil oldu… Nesai, Hasais-u Emiri’l Müminin, s.196 (103.Hadis); Sevahidu’t-Tenzil, c.2, s.161 (862. Hadis); Riyazu’n Nazıra; c.2, s.294
8.Ilahi Yolun Önderleri
“… Bizi doğru yola ilet. Nimetlendirdiğin kimselerin yoluna; Gazaba ugrayanların ve sapmışların değil.” Fatiha suresi
YOL: Belli bir maksat ile istenilen yere, hedefe gitmek icin üzerinde hareket edilen, canlının bulunduğu noksandan; yani kendisiyle (nefsiyle) kavusmak istediği hedef arası mesafedir.
Insan maksadını belirleyip, hedefine kavuşmak istemiyle harekete başlama aşamasında, maksadı ile ilgili ve kavuşmak istediği hedefine yönelik görüken birden fazla yol ile karşı karşıya kalabilir. Bu yollardan bazısının, gercekte o maksat ve hedefle hiçbir bağlantısı olmayabilir veya o maksat ve hedefle zahiri bazı irtibati ilgisi olsa da gerçekte saptırıcı etken olabilir… Veya maksatla ve hedefle ilgili kabul edilebilineçek (hatası sevabıyla) bir takim yollarda olabilir. Ama bizim belirtmek istedgimiz Kur’an’daki hidayet olunmak icin yakarış ile istenilen yol (sıratul mustakim); tek, kendine has, özel ve net bir yoldur. Kendine özgü sıfatları icerir; bu özellik ve sıfatlardan hicbiri en ufak günahı ve sapkınlıgı icermez. Bu asıl, ideal, kamil ve mükemmel olan hikmet, rahmet ve savdetin zirvesinden geçen yoldur. Her türlü dıs etkenden korunmuş özelliğe sahiptir. Inanan her insan, ömrünün her gününü bu yola hidayet olmak icin yakarışla geçirir.
İlahi Yol
Bu yol hakkında Resulullah sunları buyurmakta:
Bu yol, Nuh’un gemisi misali olan Ehl-i Beyt yoludur.!
“Benim Ehl-i Beyt’im Nuh’un gemisi gibidir; ona binen kurtulur, ondan yüz çeviren ise helak olur.“ Müstedreku’l Hakim, c.3, s.343 (Müslim’in sartiyla). Hakim bu hadisin senedinin sahih oldu-gunu söylemistir. Mecmau’z- Zevaid, c.9, s.168; Yenabiu’l-Mevedde, s.31; Kenzu’l- Evliya: c.4, s.306
Bu yol, Hikmet ve ilim Şehrine giden yoldur!
“Ben hikmet Şehriyim Ali onun kapısıdır.
Bu yol, bütün batıl yollar karşısında fazilet ve şeref yoludur.
“Ey insanlar! Hic şüphesiz fazilet ve şeref Allah’ın Resulüne ve onun zürriyetine aittir. O halde batıl sizi alıp kendisiyle sürüklemesin.
“Yıldızlar denizlerde yolunu kaybedenlerin k u r t u l m a l a r i n a v e s i l e o l d u g u g i b i, benim Ehl-i Beytim de ümmetimin ihtilaflarından kurtulmalarına vesiledir. Araplardan bir kabile onlarla muhalefet ederse, ihtilafa düşer ve şeytanın hizbinde yer alır.
Bu yol, Hakkı tanıtan Hak’kı gösteren Hakk’ka kavuşturan yoldur.
‘’Benim Ehl-i Beytimi, aranızda vücuttaki baş, baştaki iki göz kabul edin. Baş, gözler olmadan yolunu bulamaz.
‘’Biz Ehl-i Beyti sevmeye önem verin. Zira hiç süphesiz, bizi sevdiği halde ölen birisi bizim şefaatimiz ile cennete girecektir. Canım elinde olan Allah’a Andolsun ki, bizim (Ehl-i Beytin) hakkımızı tanımadan hiçbir kula yaptığı amel fayda vermez.
“… Sizin aranızdan iki değerli emanet bırakıyorum; birisi Allah’ın kitabıdır. Onda hidayet ve nur vardır, o halde Allah’ın Kitabına sarılıp onu sımsıkı tutun. Diğer ise benim Ehl-i Beytim dir. Ehl-i Beyti min hakkında size Allah’ı hatırlatırım.
“O ikisinden öne geçmeyin, yoksa helak olursunuz, ondan geriye de kalmayın yoksa helak olursunuz. Onlara bir şey öğretmeye kalkışmayın, zira onlar sizden daha bilginlerdir.
“Benden sonra oniki halife olacaktır ve onların hepsi Kureys’tendir. Oniki halife hüküm sürdüğü müddetce islam aziz olacaktır…
İmam Sadık (as) “Bu (Sıratıl Mustakim) Allah’ı bilmeye giden yoldur. Bu yolun iki yönü vardır, biri dünyada biri de ahrette. Dünyadaki yol, itaat edilmesi zorunlu imamdir. Imami tanıyan ve onun rehberliğinde yol alan bir kimse ahiretteki yoldan yani cehennem üzerinde kurulan köprüden geçer. Onu dünya hayatında tanımayan kimsenin de, ahirette ayağı kayar ve cehenneme yuvarlanır.“ El Meani
İmam Seccad (Zeynel Abidin)(as): “Allah ile Hücceti arasında bir hicab yoktur, hüccetini Allah’dan alıkoyacak bir perde yoktur. Biz Allah’ın kapılarıyız, biz doğru yoluz, biz Allah’iı bilgisinin mahalleriyiz, onun vahyinin tercümanlarıyız, onun birliğinin temel ilkeleriyiz ve onun sırlarının saklı bulunduğu heybeleriz. El.Meani
Enam: 153 “Budur benim doğru yolum, onu takip edin (ona uyun). Sizi ayıracak başka yollara sapmayın…
Bu ayetin tefsiriyle ilgili imam Muhammed Bakir (as) ve imam Sadık (as) söyle buyurmaktadır: “Burada doğru yol “Imam” demektir. Başka yollara sapmayın, yani sapık Imamların peşine takılmayın, yolunuzu şaşrırsınız. Allah’ın yolu bizim yolumuzdur…
Salebi, Tefsirinde Fatiha süresini tefsir ederken su hadisi nakletmiştir.“Doğru yol, Hz.Muhammed ve Ehl-i Beyt’inin yoludur.
“Yine aynı tefsirde“biz doğru yola hidayet et.“ “bizi Muhammed (sav) ve Ehl-i Beyt’inin sevgisine hidayet et demektir“ hadisini ibni Abbas’tan nakletmiştir.
Kur’an-i Kerim’de, Allah-u Teala geçmiş kavimleri, onlara gönderdiği Resullerini, kavimlerin Resullerine karşi tutumunu, onların sapıklıkları ve itaatlerini, Resullerin görevlerine şöyle buyuruyor: Suara: 109.. “De ki: Gercekte ben size gönderilmiş bir elciyim. Artik Allah’tan korkun itaat edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yanlız alemlerin Rabbi’ne aittir…
Bakara: 124 …Bu ayetler, Allah’a iman ve Rasullerine imani işaret ederek kulların bu iman üzere itaat etmelerini vacibiyetine eşit tutmakta ama aynı konu “Hatemiyet“ noktasında yani son peygambere geldiğinde bir şart ve bir farklılığı işaret ederek, düşünülmesi ve dikkat edilmesi gerekli bir nokta karşımıza dikilmekte, Resulullah(sav)’in risaletine karşılık üçret istememezliğine rağmen, yakınlarına sevgiyi istisna ederek, Hatemiyet’ini bir hikmet binaen bir farka dikkat cekerek ortaya koymuştur…
Yaratılış; bizim Peygamber ile başlıyor!?
Ilahi görev; ilk peygamberden son peygambere kadar, bir esas uslüb üzere ilahi bir sünnet ile sürüyor!?
Her peygamberin zamanında ve ondan sonra onun neslinden pak kimseler O’nu destekliyor temsil ediyor, onun ilahi görevinin unutulması ve yok olmaması mücadelesi veriyor. Bunun böyle olmasını o peygamberler yakarış ile yüce yaratıcıdan (bir hikmete binaen) istiyorlar. Yüce yaratıcı da bu görevi onların nesilleri icerisinden nefisleri ve tüm yaşamlarında zulme bulaşmayan seçkin kullarına emanet ediyor.
Bakara: 124..Allah, (Ibrahim’e) ben seni insanlara imam edeceğim dedi. (Ibrahim de) soyundan da imamlar yap dedi..
Bakara: 129 ..Rabbimiz, onlarin içinden bir Resul gönder de senin ayetlerini okunsun, kitabı ve hikmetini öğretsin, onları tertemiz bir hale getirsin…
Enbiya 72 “Ona ishak’ı hediye ettik, Üstelik (torununu) Yakub’u da (verdik). Hepsini de salih insanlar yaptık…
Al-i imran: 40 “Imran’ın karısı: Ya Rabbi! Karnımda olanı sadece sana hizmet etmek üzere adadım, benden kabul buyur..
Al-i imran 38 …“Orada Zekeriyye Rabbine dua etti:“Ya Rabbi! Bana kendi katından temiz bir soy bahşet
Al-i imran: 39 … Allah sana, Allah’tan gelen, sözü tasdik eden, efendi, iffetli, iyilerden bir Resul olarak Yahya’yı müjdeler…
Ta-ha: 25-34 … “(Musa)dedi:”Ya Rabbi! Benim gögsüme genişlik ver, benim işimi kolaylastır, dilimi çöz, sözümü iyi anlasınlar ve bana ehlimden bir vezir ver; Kardeşim Harun’u! Onunla sırtımı güclendir, onu işimde ortak et ki; seni çok analım ve tesbih edelim…
Ta-ha: 36 … “(Allah) dedi ki: Ey Musa istediğin sana verilmiştir…
Meryem: 58 “Işte bunlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerden; Adem’in soyundan ve Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan (Nuh’un ehlinden), Ibrahim ve Israil (Yakub)’un soyundan, doğru yola hidayet ettiklerimizden ve seçtiklerimizdendir…..
Al-i imran 34 …“Allah Adem’i, Nuh’u, Ibrahim ailesini seçip alemlere üstün kıldı. Onlar birbirlerinden türeyen nesildir…
Evet, bu ayetlerden”ilahi süregin”, bu şekilde ilahi bir hikmete binaen sünnetullah oluşu açikca ortadadır. Bu “ilahi nesli-süregi”, sünnetullah cercevesinde değerlendirerek; istemin, kimin istediği; kimden istendiği; neden ve kimler için istendiği; neticede yüce Yaratıcının bunu tarihsel süreçte görülen yaşamda gercekleşmiş olması düşünüldüğünde bu hikmet aydınlanmış ve anlaşılmış olacaktır.
Hani müşrikler O rahmet peygamberi (sav) için oğlu öldüğünde O’nun soyu kesildi, ölünce kendi de unutulur dedi!.”Demiyorlar mıydı? Ve buna Yüce Allah Kevser’le cevap vermedi mi?!
Kavser Suresi “(Ey Muhammed!) Biz sana `Kevser’i verdik. Öyleyse Rabbin için namaz kıl, kurban kes…Asıl ‘ebter’olan (soyu kesik) sana buğz edendir.
Ve Insirah suresinde Musa (as)’ın Allah’tan yakarış ile istediklerinin cevabını Allah’ın alemlere rahmet son peygamberine hitab buyurmuş olduğunu göremiyor muyuz?
Kendisine gelen ilimden sonra O’nunla cekişenlere; Allah, Peygamber’den oğullarını, kadınlarını ve nefislerini cağırarak Lanetleşmelerini istediğinde Allah Resulü ne yaptı? Ve kimlerle yola çıktı?
Ahzab: 33--- Acaba Yüce Allah’ın Kur’an-i Kerim’de Ehl-i Beyt’tenç rics’i uzaklaştırmayı, onları tahir/pak etmeyi irad etmesi”bizlere bir şey imaj etmemekte midir? …
Sura: 23 …Yine Yüce Allah’ın Peygamberine risalet görevinden dolayi hicbir ücret istemediği ama yakınlarını istisna ederek buna karşılık ücret olarak yakınlarına sevgi istemesi..
Sebe: 47 …ve bu isteğin yani bu ücretin insanların kendileri icin oluşunu bildirmesi ..
Imam Ali: Nehcu’l Belaga’:
“Nereye gidiyorsunuz?! Nereye yöneliyorsunuz?! Bayraklar yücelmiş, ayetler apacık ve alametler dikilmiştir. O halde nereye sapırılıyorsunuz?!. Ve nasıl körleştirilebilirsiniz?! Oysa ki Peygamberinizin Ehl-i Beyt’i sizin aranızda bulunmaktadir. Onlar halkin öncüleri, dinin önderleri ve doğruluğun dilleridirler. O halde onlara Kur’anın en iyi derecesinde yer verin ve susuz develerin suya koşarak gittigi gibi onlara koşun. Ey insanlar! Bu hususta Resulullah’a itaat edin. Cünkü bizden olan birisi ölse bile ölü değildir ve bizden olan çürüyüp gitse bile çürümemiştir. Tanıyıp bilmediğiniz bir şeyi söylemeyin. Çünkü hakkın çoğu size ağır gelip inkar ettiğiniz şeylerdir. Aleyhine bir hüccetinizin olmadığı sahsı mazur görün. (Ben o kimseyim). Sizin aranızda “sakaleyn’den (iki değerli emanetten) büyüğü tutup, küçüğü bir kenara atılmadı mı? (Buna rağmen yine) sizin aranızda imanın bayrağını diken ben oldum…”
9. Ehl-i Beyt Kimlerdir?
Kur’an’da 127 yerde “Ehl-i” kelimesi; Ehl-i Kitab, Ehl-i Medine, Ehl-i kra, Ehl-i Zikr, Ehl-i takva, Ehl-i Beyt, Ehl-i Nar, Ehlin, Ehli, Ehliniz, Ehliler…olarak gelmiştir.
“Beyt” kelimesi de 65 yerde Kaabe’nin karşılığı olarak ve Cennetin içinde bir ev, yeryüzünde içinde yaşanan mekan manasında, örümcek evi… manaları için kullanılmıştır.
“Ehl”: Bir yere, bir şeye ait; onun düşkünü, bağımlısı, tabiisi, bir yerde bulunan, o yerde yaşayan, bir şeyin ustası; o şeyi çok iyi bilen, anlayan, uygulayan, uyan, nisbet verilen şeyle güçlü, ciddi ilişkisi olan ve layık manalarına gelmektedir.
“Ehl-i Beyt” kelimesi ise Kur’an’da 3 yerde geçmektedir. Ahzab suresi 33; Kasas suresi 12., ve Hud suresi 73.
Kasas Suresi, 12 Hz. Musa dünyaya geldiğin de annesi O’nun Firavun tarafından öldürtülmesinden korkuyordu. Allah O’nu bir sandık icinde Nil nehrine bırakmasını, böylece O’nu kurtaracağını, ve O’nun bir Peygamber olaçağını ve annesine de kavuşacağını ilham etti. Hz.Musa’ın annesi bu şekilde hareket etti. Hz.Musa’in kız kardeşi de O’nu takip etti. Nihayet cocuk Firavun’un eline gecti. Firavunun karısı O’nun öldürülmemesini ve evlat edinmeyi istedi. Bu çocuğa sütünü içiremiyordu. Firavun ve ailesi telaşa düştü. Sütünü emeçek birini arıyorlardı. Oraya sizan Hz.Musa’ın ablası onlara: Sizin için O’nun bakımını üzerine alacak (süt emzireçek) iyi davranaçak bir Ehl-I Beyt’i göstereyim mi?...”dedi.
Hud Suresi, 73 Allah’ın gönderdiği elçiler (melekler) Hz.Ibrahim (as)’a müjde getirmişlerdi. Allah O’na Ishak’ı ardından da Yakub’u müjdeledi. Hz.Ibrahim (as)’in hanımı bu müjde karşısında şaşırdı ve “vay başıma gelen ben ve kocam ihtiyar olmuşken doğuracak mıyım?! Dedi. Melekler de O’na dediler ki:”Allah’ın işine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmeti ve berekti siz Ehl-I Beyt’in üzerindedir…”
Ahzab Suresi 28-33
Bu ayetin öncesinde, Allah tarafından Hz.Peygamber’in eşlerini eğitiçi terbiye ediçi, peygamber’e layık eşler olabilmeleri için nasihatler ve tehdid içeren ayetler yer almıştır.
28:” Ey Resul eşlerine söyle “Eğer dünya hayatını istiyorsanız gelin size mut’a (boşanma bedeli) vereyim ve sizi güzellikle boşayayım.
29:” Eger siz Allah’ı ve ahiret yurdunu istiyorsanız, Allah sizden güzel hareket edenlere büyük bir mükaafat hazırlamıştır.”
30: “Ey Resulallah kadınları! Sizden kim açik bir edepsizlik yaparsa, ona iki kat azap edilir.”
31: ‘ Ve sizden kim, Allah'a ve Peygamberine itaat eder ve iyi işlerde bulunursa mükafatını iki kat veririz ve ona güzelim bir rızık da hazırlamışızdır.
32; “Ey Resulallah kadınları! Siz kadınlardan her hangi biri gibi değilsiniz, eğer takvalı iseniz edalı konuşmayın, yoksa kalbi hasta olan kimse kötü şeyler ümid eder; güzel (ağır başlı, kşskudan uzak bir bicimde) söz söyleyin.
33: Evlerinizde oturun, eski cahiliyyede olduğu gibi acılıp sacılmayın. (kırıta kırıta) yürümeyin. Namaz kılın, zekatı verin, Allah’a ve Resulü’ne itaat edin. “Ey Ehl-i Beyt, Allah ancak sizden her türlü ricsi gidermek ve sizi tertemiz kılmayı istiyor.”
------
Hz. Muhammed (sav)’in ve Ehl-i Beyt’inin dilinden de “Ehl-i Beyt” ile ilgili bir cok hadisler vardır. Bizim burda öncelikle üzerinde duracağımız Ahzab suresinde gecen Tathir ayeti diye meşhur 33 ayetin.
1. Kasas Suresi 12.
a. Hz.Musa ’in ablası, “Onlara: Sizlere… Ehl-i Beyt’i göstereyim mi?” derken çoçuğa süt emzirtecek bir kadını veya o kadının yaşadığı mekan olan yeri veya o mekanda yaşayanları mı ifade ettigi net olarak belli değildir. Kast edilen Hz.Musa (as)’ın sadece annesi midir? O evle ilgili başkalarını da icermekte midir? Yoksa bakımını-yetiştirmesini üstlenen; hayri isteyerek süt verip büyütecek bir veliyi mi kast etmektedir? Buradaki Ehl-i Beyt de Beyt kelimesi belartı takısı olan elif-lam olmadan belirtisiz olarak zikr olunmuştur.
b. Buradaki Ehl-i Beyt kelimesinin ayetteki içeriğinin ilahi hikmeti; Ahzab suresinde geçen aynı kelime ile aynı mefhumu işaret ettiği söylenemez. Burada işaret edilen içinde yaşanan mekan olan ev mi? Yoksa “Risalet Ocaği” olan “ev” mi?
c. Diger bir nokta ise, mevzu tertemiz masum bir peygamberin annesi ile ilgilidir. Yani bir Peygamberi doğuran; her şeye rağmen ilahi kudret ve hikmet eğreği yine O’na döndürülerek velayetini üstlenecek bir kadın! Kendisi veya eşinin istegi bir anda talak isteyerek boşanıp evine dönerek tüm bağları ortadan kalkabilecek bir kadın değil!...
2. Hud Suresi 73
a.) Konu Allah’ın rahmeti ve bereketi olan Pezgamber olacak bir çoçuğun doğum müjdesi etrafındadır. Yani burada işaret edilen gercekte analık yönüdür. Müjde Ishak ve Yakub’dur; onlar bunu hayretle karşıladılar.
b.) Burada Ehl-i Beyt genel anlamda kullanılıp kimlerle sınırlandığı konusu acıklanmamış ama Hz.Ibrahim (as)’in eşi ve Ishak ile Yakub’un annesi işaret edilmiştir. Aynı zamanda Hz.Ibrahim (as)’in Hanımı kendi amca kızı olması bu kelimeyle anima nedeni olabilir.
Amca kızı kan bağı ile yakınlığa sahiptir. Talak verilse de o evle irtibatının kesilmesi söz konusu değildir.
c) Bilinmesi gereken bir nokta da şudur. Ehl-i Beyt denince, icine kadın dahil olmaz diye bir kural yoktur. Nitekim Hud ve Azhab surelerinde zikr olunan ayetler bunun ispatıdır. Beyan; yaşanan mekan ve o mekanlarda yaşayanlarla mi ilgili yoksa ilahi hedeflerle dolu risalet madeni ile mi ilgili..? Her hangi bir kadın olarak mı?
3. Ahzab Suresinin 33. (Tathir) Ayet ve Ehl-i Beyt
Resulullah ın Ehl-i Beyt’i: Kur’an’ı Kerim’in beyan ile Allah’ın son Rrsulü (sav)’nün hadıslerinden, sadıkların sözlerinden anlaşıldığı üzere belli özellik ve sıfatlara sahip, üzerlerinde Allah’ın belli konuda iradesi olan, Allah’ın belirlediği bir çerçevede bazı seçkin kimselerin adıdır.
Bu ayeti lafz, akış, nüzul, hadis ve tefsir, mana ve mefhum yönünden kısaca inceleyim.
1.Ayetin Lafzi
a. Ayet, Arapca’da en kuvvetli ifade ile “hasr” (sınırlandırma) manasında kendisinden sonraki manayı ispat ederek o manayı diğer manalardan nefy etmek için kullanılan “innema” edati ile başlamakta ve Allah’ın irad ettiği şeyin ne olduğu ve kimi kapsadığını kuvvetle sınırlandırıp beyan etmekte: Allah ancak (sadece) siz Ehl-i Beyt’ten her türlü ricsi uzaklaştırmayı ve sizi tahir kılmayı irade ediyor. “Innema” burda ricsin uzaklaştırması olan Allah’ın isteğinin Ehl-i Beyt ile sınırıi olduğunu belirtmekte.
Dikkat edilirse burda ricsin uzaklaştırılması şartlara bağlanılmamıştır:”Allah acak siz Ehl-i Beyt’ten ricsi uzaklaştırmayı , sizi pak kılmayı istiyor.” Buyurulmakta yani şartsız olarak Allah’ın isteği vardır. Bu tür irade etmeye “tekvini” denilir. Eger şartlara bağlanarak ricsin giderilmesi istenseydi şu şartları yerine getirince rics senden gidecek ve pak olacaksın denilirdi. Bu irade için “tesrii” denilir. Eğer burada irade, Allah’ın isteği tekvini değil de teşrii olsaydı o zaman haşr manası kullanılmadan bütün şartlar ileri sürülerek bu şartlara uymak ile istenilen neticeye ulaşılacağı bildirilirdi. Buna örnek: Maide Suresini verebiliriz. Burada hükümler, şartlar sıralanmakta, bütün bunlardan sonra teşrii irade beyan edilmekte.”… temiz olmanızı ve üstünüzdeki nimetinin tamamlanmasını istiyor… Maide: 1-6
Oysa tathir ayeti bu şekilde teşrii değil tekvinidir buna delil şu ayeti gösterebiliriz:
Bir şeyin olmasını istediği zaman, O’nun emir “ol” demektir. Derhal oluverir… Yasin: 82
Rics: Pak olmayan manasında sıfattır. Pak olmayan şeyler iki kısımdır. Zahiri ve batini. Bu ayette asıl batini olarak kullanılmıştır. Yani çirkin/pis itikat ve amel manasında, Ayette rics, elif-lam takısıyla gelmiştir. Bu suretle rics, her türden pak olmayan şey manasına gelmektedir.
Allah-u Teala bütün kullarının temiz olmasını ister. Bunu yukarıdaki ayette de gördük. O halde burada “innema” ile anlamlandırılan ayetteki rics-in, batini pislikleri içerdiği ve bunun sadece Ehl-i Beyt’ten Allah’ın tekvini iradesi ile uzak olduğunu görüyoruz.
b. Ayette Ehl-i Beyt kelimesi çoğul manada “buyut: evler” değil de tekil “beyt” olarak (ev) anlamında geçmektedir. Ve aynı zamanda (belirlilik) anlamı veren elif-lam takısıyla gelmiştir. Bu sebeble burada “Ehl-i Beyt” yani belirli, belirtilen bir ev anlamına gelmektedir ki bu da Risalet Evi’dir. Yani gercek manada risalet görevi/işlevinin üstlendiği onun koruyucuları; Onlara insanlık üstünde velayete sahip kimselerin manası olan özel ev.
c. ” Ehl” kelimesi Arapca’da erkekler icin kullanılan müzekker bir durumda gelmiştir. Tabi olduğu zamir de müzekkerdir.
d. ” Tathir ayetinde Ehl-i Beyt kelimesi içeriği dahilindeki bütün bölümde bahs ve hitab edilen zamirlerin hepsi çoğul erkekler icin kullanılan (kum) zamirleridir. Bu bölümün alt ve üstünde bulunan Resulullahın hanımlarıyla ilgili yerlerde hep çoğul kadın zamiri (kunne) kullanılmıştır.
2. Ayetin Akışı
a. Tathir ayeti, Azhab Suresinde peygamberin hanımlarıyla ilgili ayetler arasında yer almaktadır. Buna bakarak bazı kimseler tathir ayetinin peygamberin hanımlarına ait olduğunu veya onları da kapsamına aldığını iddia etmişlerdir.
Ahzab: 28-29… “Ey peygamber! Eşlerine de ki: Eğer dünya hayat ve ziynetini istiyorsanız size güzellikle talak vereyim. Yok eğer, Allah-u Teala’nın ve Resulünün rızasını ve ahiret yurdunu istiyorsanız…
Ve yahut üzerlerinde “her türlü kötü-,çirkin şeylerin uzak olduğu” yönündeki iradesini beyan ettiği kimselere:
Ahzab: 30”…içinizden kim, açık bir hayasızlık yaparsa onun için azap iki kat olur. Ve bu Allah-u Teala’ya göre pek kolaydır!...
beyanında bulunur mu?
b.) Tathir ayetinin akışı içerisinde olduğu ayetlere baktığımızda üc hitap vardır.“Ey Peygamber! Ey Resulullah eşleri! Ey Ehl-el Beyt!“
Ehl-i Beyt hitabı, Ahzap Süresi 33. ayet içinde Resulullah eşlerine bir takım nasihatler ve uyarılarda bulunarak Allah ve Resulünün emir ve nehiylerine itaatı emrettikten sonra; Ehl-i Beyt’e hitap başlıyor.“Innema“ ile başlayan bu bölüm “yutahhirakum tathiyran“ de bitiyor, yani bu kısım mana-hitap şekli ve hitap edilen kimseler yönüyle müstakil bir bölüm olarak kendini göstermekte.
c.) Ayetin üst ve altındaki ve33. ayetin ilk bölümünde ki ev kelimesi Resulullah eşlerinin yaşam mekanları olan evden bahs ederken, çoğul manasındaki ev kelimesi“buyut“ geçmekte evleriniz yani Resulullah eşlerine hitap olduğu için çoğul zamirleri kullanılmış ve bu zamir eki“evler“ kelimesine de eklenerek Resulullah eşlerinin yaşadığı mekan olan evler“buyutikunne“ işaret edilmiştir. Oysa risalet evi işaret edildiğinde ve hitap peygamberin eşlerinden ayrılıp Ehle’l Beyt’e döndüğünde tekil manada tathir ayeti bölümünün başlangıcından sonuna kadar çoğul kadın zamir eki yerine hep çoğul erkek zamir eki olan“kum“ kullanılmıstır. Bu da 33. ayetin başlangıcı ve öncesi ile sonrası ayetlerde ki hitap, hitap edilen kimseler ve kast edilen mekan (ev) ile 33. ayetin tathir bölümü dediğimiz bölümdeki hitap, hitap edilen ve kast olunan mekan (ev) birbirinden farklı şeylerdir.
Mana itibari ile şu ayete bakınız:
Maide: 3… Bugün kafırler dininizden (yok etmek icin)ümitsiz oldular. Artik onlardan korkmayın benden korkun. Bugün dininizi ikmal ettim. Size olan nimetimi tamamladım. Ve sizin için din olarak islamı seçtim…
Burada ayet belirli bir fer’i konu üzerinde akışını sürdürürken birden araya farklı umumi daha önemli bir konu gelmekte“
Bugün kafirler dininizden umitsiz oldular. Artık onlardan korkmayın benden korkun. Bugün dininizi ikmal ettim. Size olan nimetimi tamamladım“ ve ayet devam etmekte..
Eğer bu bölümü kaldırırsak, bölümün üst ve altı aynı mana ve konu üzere akışını sürdürmekte ama bu bölüm ise kendine özgü mana ve konu dahilinde müstakil bir bölüm olarak arada sıkısmış bir halde ayetin akışı içerisinde görülmekte.
Hitap itibari ile de şu ayete bakınız:
Yusuf: 29 …“Ey Yusuf! Sen bundan yüz cevir: Ve sen (ey Züleyha!) günahlarından tövbe et…
3.Ayetin Nüzul (iniş) Sebebi
Bu ayetin, Kisa(Abaya) hadisinin vukuu üzere nazil oluşu, bu hadisin Hz. Fatima (sa)’nin evinde gerçekleçtiği nakl olmuştur. Aynı zamanda birçok sahabe tarafından tathir ayetinin Resulullah(sav) tarafından her namaz vakti, Hz. Fatima ve Ali’nin evine gelerek evin önünde onlara seslenip okuduğu nakl olunmuştur. Peygamberin bu hareketini altı ay, dokuz ay, on dokuz ay gibi çeşitli müddetlerle ve bazılari müddet belirtmeden ve ömrü boyunca bu hareketi sürdürdüğü şeklinde rivayet edenler de olmuştur.
Ayetin inişinden hemen sonra, bizzat Allah Resulü (sav) bu ayettin kendisi, Fatima, Ali, Hasan ve Hüseyin (as) hakkında indiğini buyurmuştur.
Buna karşı ise; Peygamber, Ali, Fatima, Hasan ve Hüseyin, Zeybel Abidin, Muhammed Bakir, Cafer-i Sadik, Musa Kazım, Ali Riza, Muhammed Taki, Ali Naki, Hasan Askeri ve Mehdi (Allahin salat ve selami onlara) hepsi kendilerinin bu ayetin kapsamında olduğunu iftiharla söylemişslerdir.
4. Hadis ve Tefsirlerde
Ayrıca Ehl-i Beyt kelimesi geçen Allah Resulü (sav)’nün bir cok hadisi vardır. Gemi, Yıldızlar, Sakaleyn, Gadir… ve Ehl-i Beyt’in kendileri hakkında buyurdukları hadisler de mevcuttur.
5. Mana ve Mefhum Yönü
Ayeti şu ana kadar anlattığımız çevrede lafzı, iniş sebebi yönünden ve Aba hadisinde gördüğümüz Resulullah eşlerinin ikrarı üzere; “Ehl-i Beytin kimler olduğu”, Allah onlara neyi irade ettiğinin” anlaşılmış olduğunu umarız. Yine Allah Resulünün Ehl-i Beyt ile ilgili buyruklarına ve Ehl-i Beytin kendileri hakkında beyanatlarına aynı zamanda onların hayatlarına baktığımızda mana-mefhum ve hedef ortaya çıkmış olacaktır.
EHL-I BEYT:”Allah son peygamberine; Kendi dini üzere kıyamete kadar insanlik icin tekvini iradesiyle seçtiği temiz kilip her türlü kötü şeyden, zulümden uzak tutarak insanı kamil hale getirip yeryüzündeki uyulması gerekliliğini kıldığı en büyük canlı ayetleri olarak Ibrahim (as)’in duası, Bakara: 124; Enbiya: 72
imran’ın karısı (as)’nın duası.. Al-i imran: 35
Zekeriya (as)’nın duası.. Ta-ha: 25-36
Musa(as)’ın duası.. Al-i imran: 33-34 karsiligidir.
Al-i imran: 34 …”Allah Adem’i, Nuh’u, Ibrahim ailesini seçip alemlere üstün kıldı, onlar birbirinden türeyen bir nesildir… Sünneti gereği!
… Müşriklerin o ölünce dini de soyu da kesilir demelerine cevap “Kevser”dir.
… Peygamberin (risalet) ilminde inanmayıp onunla çekışenlere ümmet içerisinde sadece onların gidip lanetleşmede hazır bulunduğu; risaletin temsilçileri, koruyucuları ve tebliğcileri kadınlardan sadece Fatmatü’z Zehra, çocuklardan sadece Hasan ve Hüseyin, nefislerinden sadece Mevla Ali. Işte bu kimseler Risaletin süreği, ümmetin velileri Allah’ın tertemiz kıldığı Allah’ın ahdinin yetiştigi her türlü zulümden uzak, masum imamlardır. Onlar risalet evinde: Allah’ın seçtiği, üzerlerinde Allah’ın özel iradesi bulunan sevmenin ve itaat etmemin farz olduğu kimselerdir.
Kur’an ve Ehl-i Beyt’e uymanın Zarureti ve Mazuriyetlerin yok Oluşu.. Sakaleyn
“Ey insanlar; ben size öyle bir emanet bırakıyorum ki ona sarıldığınız müddetce asla dalalete uğramassınız. O Allah’ın kitabı ve benim itretim Ehl-i Beytim’dir.”.
“Ey insanlar ben de bir beşerim, Allah’ın daveti yakındır; ve ben o davete içabet edeçeğim. Ey insanlar ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum. Birincisi, Allah’ın Kitabı’dır ki o hidayet ve Nur’dur. Ona yapışın, Tamm tutunun” dedi ve sonra şöyle devam etti:”Diğeri de Ehl-i Beyt’im (üç defa tekrarla) Ehl-i Beyt’in hususunda sizlere Allah’ı hatırlatıyorum.” Tirmizi de Sahih’inde; Zeyd b. Erkam, Cabir, Huzeyfe, Ebu Said ve Ebuzer’den rivayet etmistir.
1.KUR’AN VE EHL-İ BEYT’İN İSMETİ :
a) Ehl-i Beyt Masumdur : Peygamberin itreti ( Ehl-i Beyt’i ) batılın ulasamayacağı masum olan Allah’ın Kelamı Kur’an’dan asla ayrılmaz. Bu iki değerli emanet birbirinden ayrı düşünülemez.
O halde Kur’an’da olduğu gibi Ehl-i Beyt’te de “batılın onlara ulaşabilmesini ve onların hata, gaflet, günah, Allah’ın kelamından sapma gibi şeylere düşmesini düşünmek hadisin gerçeğinden sapmış olur: “Bu ikisi birbirinden asla ayrılmazlar ta havuzun başında bana kavuşurlar” buyurmakta Allah Resulü. Aynı zamanda tarihi süreçte tüm asıl sahipleri, Ehl-i Beyt’in hiçbir zaman, hiçbir konuda, Kur’an’a aykırı bir halde olmadıklarına şahit olmuşlardır.
2. Ehl-i Beyt’in Bilgi ve İlmi
Kainatın ve varlığın tüm sırrı ve ilmine, ilahi bilgilere Kur’an ile birlikte Ehl-i Beyt’in sahip olusu bu hadisin içeriğinde kendini göstermektedir. Bunu diğer birçok hadislerde de görmekteyiz.
”Resulullah Kur’an ve itretini Sekaleyn diye adlandırmıştır. Çünkü her değerli, Yüce korunmuş seye “sekal” denir. Bu ikisinin herbiri ledunni ilmin, bütün hükümlerin, Şer’i ahkamın madenidir. Resulullah bu yüzden onlara uymayı onlara sarılmayı onlardan öğrenmeyi buyurmuştur…
3.IMAMET VE EHL-I BEYT’E uymak
Peygamberden sonra, insanlara, insanlığa ve islam ümmetine önderlik makaminin ancak Kur’an’a en yakin, hatta yakinliktan öte aynilik derecesindeki birliktelik, onun eksiksiz yasanir sifatina sahip ve ayni zamanda Peygamberin böylesine bir deger olarak belirttigi kimseler sahip olabilir.
Bu durumda ise insanların onlara uyması farz olur aksı takdirde sapıklığa düşüş kacınılmazdır. Cünkü, hadis mefhumu da bu gerçeği net olarak belirtmektedir. Hadisin belirttiği gercek imamet inancında güclü bir delildir.
Ehl-i Sünnet kaynaklarında, sarih olarak belirtilen “zamanın imamını tanımadan ölen, cahiliyye ölümü üzere ölmüş olur” ifadesi, tüm sapmaların kaynağına işaret eder.
Imamet makamındaki imam; olası sapmaların önleyicisi, hidayet mesalesi ve Sirat-ı müstakimdir. Bu yüzden Allah Resulü (sav) onlara sarılmanın, sapıklığı önleyici olduğunu ifade ederek, Ehl-i Beyt’in imamet makamının sahibi olduğunu belirtmiştir.
10. EHL-I BEYT KUR’AN bakiliği
Bu iki değerli emanet, iki günlük bir emanet değildir. Bu iki emanet, Allah Resulü (sav)’nün emanetidir. Ve O’nun buyruğuyla Allah Resulü (sav)’ne kavuşacaktır. Onlar yeryüzünde ilim, hidayet ve Nur’dur. Insanlar, kıyamete kadar varoldukca, bu iki ayrılmaz kurtuluş sebebi, yüce ve masum değere sarılarak, ilim ve hidayete kavuşacaklardır.
11. TEVELLA TEBERRA
Hak ile Kuçaklaşmanın Gerekleri
Varlık aleminin bir bireyi olan insan, kendi varlığını keşfettiği andan itibaren, bir var edicinin varlığını da anlayacaktır. Ama insan, varlık aleminin var olan şartlarından saf kendi varlığı ve berrak fıtratıyla baş başa değildir. Kafa karıştırıcı sapmaların, rengarenk vesveselerin, doğa ve toplumdan kaynaklanan farklı etkileşimlerin; bireyin saf varlığı ve berrak fıtratının önünde, gerekli şeylerin algılanması olayını çetin, sarp bir yokuşa tırmanmaya, fırtınalı bir denizde yol almaya benzetmesi kacınılmazdır. Ama bütün bunlar veya bu uğurda başka engeller, zorluklar aşılmaz değildir. Insan ile bu gerçeğin, hakkın kuçaklaşmasının gerekleri vardır. Insan bu gereklerle, bu ilahi kuçaklaşmayı kolayca gercekleştirir.
Insan, kendi varlığını keşfettiği andan itibaren inanmak, inancını kendinde, kendini inancında şekillendirmek zorundadır. Yeryüzünde inancsız bir akıl sahibi göremezsiniz ama inançlarda farklılıklar görebilirsiniz. Bunun da nedeni, insanin kendisini hakka götürecek gerçeklere tutunması veya tutunamaması; insanın, üzerine cullanan menfi etkiler karşısında direnme yerine teslimiyet seçmesidir. Oysa insan, kendi varlığını keşfetmesiyle menfi etkilere şemsiye acarak kendi nefsini tanımaya başladığında bu kapı ona kendliğinden açılacaktır.
Bütün varlıkların var edicisi, sahibi, hak olan yüce Allah’a inanan, teslim olan, itaat eden özgür kulların; Allah’ın onlara sunduğu recete ile yaşam deryasında seyretmeleri gerekir. Allah’ın bu receteye verdiğı isim dindir. Bu recete, özgür insanlar icin tehlikeli hastalık olan “sapıklığın önlemi, tedavisi, dermanıdır. Evet bu recete saglıklı insan recetesi, sağlıklı insanın her türlü sağlık bozuçu sapmalara düşmesini önleyici bir recete, bu recete tevella ve teberra recetesidir.
Bu mesele içeriği: Bu mesele başlığı ‘din’ konusu; Tevella ve teberra’dır. Yani melesede yer alan her şey bu başlığa, bu konuya bağlıdır. Bu başlık, bu konu da Yüce Allah’a bağlıdır. Bu meselede yer alan içerik; düşünsel, inancsal ve eylemsel olmak üzere menfi, müspet iki hat ile tevella ve teberra’ya bağlanır. Bunu örneklerle söyle açıklayabiliriz: Zulmetmek, bu düşünsel olarak kötü bir şeydir; o halde düşünçelerimiz bunu kötü bir şey olarak kavramalı, bu kavrayışımız inancımızda yer almalı ve amellerimizde hayat bulmalı, tersi olan zulmetmeyi, kabullenmekten ise kacınmalıyız. Insan, varlığında yokluğuna kadar bütün yaşamını, hareketliliğini menfi ve müspet olan bu iki hat üzerinde geçirir. Yaşamının bütün resmi bu iki hat üzere şekil alır, renklenir. Herhangi bir şeyin sevilip-sevilmemesi, kabulü veya reddi, inanılıp-inanılmaması, yapılıp-yapılmaması, uyulup-uyulmaması, gidilip-gidilmemedi, itaat olunup-olunmaması… hep tevella ve teberra içerliklidir. Bu içerik de Allah’a bağlıdır. Yani tevella Allah için, teberra Allah içindir. Bir şeyi yapıyorsak Allah için yapacagız, Allah razı olur diye yapacağız, Allah istiyor diye yapacağız; yapmıyorsak da.
Bu resimde ayni temel inançlara sahip farklı gruplarda, farklı şekillerde, farklı renklerde görünüm imkansızdır. Çünkü yapılması ve yapılmaması gereken şeyler uyulması ve uyulmaması gereken kimseler yönünde yol çizilmiş; bu yolda işaretleri dikilmiştir. Geriye kalan yolcunun seçimi, yolculuşundaki kararlılığıdır. Akıl sahibi yolcunun isteği
“Bizi doğru yola ilet. Nimet verdiğin kimselerin yoluna; gazaba ugramamışların, sapıklığa düşememişlerin.” Değil midir?”
Tevella-Teberra da, hidayet; Kur’an ve Ehl-i Beyt’tir. Bunun ikisi birbirinden ayrılmaz ve ayrı da düşünülemez. Bu düşünsel yönden de, eylemsel yönden de gün ışığı gibi belirgindir.
KUR’AN
Taha ve A’raf Suresinde Hz. Musa (as)’nın kiısasına baktığımızda kurtuluş ve hidayet verilen israiloğulları bu nimetin hemen ardından Hz. Musa (as)’nın, Hz. Harun (as)’u da orada bırakarak gitmesine rağmen Rabbin onları sınaması karşısında Samiri’ye uyarak kısa sürede doğru yoldan çıktılar.
Hz. Musa dönerek kavmine şöyle dedi:”Ey kavmim, Rabbiniz size güzel bir vaatte bulunmadı mı? Sizden ayrılışım çok mu uzun sürdü? Yoksa Rabbinizin gazabının vacip olmasını mı dilediniz de bana verdiğiniz sözden caydınız?” Hz.Harun (as) Abisi Hz. Musa (as) yok iken onlara şöyle demişti; “Sizler bununla sınanmadasınız, ançak süphe yok ki Rabbiniz Rahmandır, bana uyun ve emrime itaat edin.”
Burada bu nokta çok önemlidir: Israiloğulları henüz yeni kurtulmuş, Allah onları nimetlendirmiş. Onlar da Allah ile sözleşmiş ve Hz. Musa (as)’ya söz vermişlerdi. Gerekli bilgiye de sahiptiler. Bu duruma rağmen sınanma sahnesi olan yeryüzünde sapıklığa düşeceklerinde ve düştükleri anda Hz. Harun (as) onlara “Bana uyun ve emrime itaat edin.” Demişti.
Hz.Musa (as) kavminin bu halini gördükten sonra Hz. Harun ’a şöyle dedi:
“Bunların doğru yoldan saptıklarını görünce ne mani oldu da bana uymadın yoksa emrime isyan mı ettin? Hz. Harun’un cevabı şöyleydi:” Gerçekten de sözüme tam uymadın da israiloğulları’nın arasına saldın diyeceğinden korktum.”
Bu kıssadan şunu anlıyoruz; israiloğulları Allah ile sözleşme yapıyor yani onun emri ve nehylerine iman ediyor, itaat ediyor. Aynı zamanda Allah Resulü’ne de söz veriyorlar. Yine buna rağmen Allah Resulü kısa bir süre için ayrılırken sapıklıklara karşı kendisine uyması, emirlerini yerine getirmesi için Hz. Harun’u görevlendiriyor. Emirleri yasakları bilen yerine getirmeye de söz veren insanlar, tevella üzere bunu yapması gerekirken aksini yapiyor. Uymaları, itaat etmeleri gereken kimselere de uymuyorlar.
Bu kıssanın hemen ardında şu ayet yer almakta:
Ta-ha: 99-100 …“Işte böylece geçmişlerin hallerinden bur kısmını sana hikaye etmekteyiz ve süphe yok ki hatımızdan sana zikri verdik. Kim ondan yüz cevirirse, süphesiz kıyamet günü ağır bir yük yüklenecek..
(Geçmişlerin hallerinden bilginin verilmesi; aynı halin geleçekte tekrarına işarettir.)
Enbiya: 50-51 …“Bu da müberek zikirdir, bunu da indirdik; inkar mı edeçeksiniz? Andolsun ki daha önce ibrahim’e onu doğru yola sevkedeçek delilleri vermiştik ve onun buna ehli olduğunu da biliyorduk..
Enbiya: 7, Nahl: 43 ….“Bilmiyorsanız sorun ‚Ehl-i Zikir’lere…
Kimdir Zikir Ehli-leri?
Nisa: 69 …“Kim Allah’a ve Resulü’ne itaat ederse Allah’ın nimetlendirdiği nebilerle sadıklarla, şehitlerle, salihlerle beraber olurlar…
Enbiya: 105 …“Andolsun ki biz, Tevrat’tan sonra Zebur’da da yazdık: Şüphesiz yeryüzünün varisleri Salih kullarımdır…
Tevbe: 119 …“Ey inananlar! Allah’tan çekinin ve sadıklarla beraber olun…..
Kimdir Sadıklar ve Salihler?!
Nisa: 59 … “Ey Inananlar! Allah’tan çekinin ve Peygambere ve içinizden emir sahiplerin’ne itaat edin
Nisa: 83 …“Emniyete yahut korkuya ait bir haber duysalar derhal yayarlar. Halbuki Peygamber’e ve içlerinde Emir Sahipleri’ne başvursalardı bu haberı arayıp duyarak yayanlar, elbette gerçeğini öğrenirlerdi…
Kimdir itaatleri Allah ve Resule itaatle aynı olan; gerçege kavuşturucu emir sahipleri?!
Kimdir gerçeğin öğrenilmesi için başvurulması gerekenler?!
KİMDİR SORUSUNA CEVAP:
KİMDİR SORUSUNA CEVAP: En’am: 87-88 “… Onların atalarından, soylarından, kardeşlerinden bir kısmına da üstünlük verdi, onları seçtik, doğru yola ilettik. Işte Allah’ın doğru yolu budur. Kullarından dilediğini o yola sevk eder…
Al-i imran: 33-34 “Şüphesiz Allah Adem’i, Nuh’u, Ibrahim soyunu seçti, alemlere üstün kıldı. Birbirlerinden türemiş bir soydur onlar..
Kimdir Allah’ın üstünlük verdiği, seçtiği, doğru yol dediği kimseler? Kimdir bu soyun süreği? Bu sürek kesildi mi?
Birbirlerinden türeyen bu ilahi soy; açaba son Peygamber, alemlere rahmet ve alemlerin en üstünü olan Hazreti Muhammed (sav)’e geldiğinde“ebder“ mi olurdu?
Oysa Hırıstiyanlarla lanetleşmek için secerek beraberinde götürdüşü“Kevser“ müjdesi yakınları değil mi idi?! Ki Hırıstiyan alimi onlari tanıyarak şöyle demişti:“Allah’a and olsun öyle simalar görüyorum eger Allah’tan dileseler, dağları yerinden oynatır…“
Sura: 23“… De ki: sizden yakınlarıma sevgiden başka bir ücret istemiyorum…
Suara: 109 ve 180 … Bütün peygamberler“Allah’tan çekinin bana itaat edin ve ben sizden bir ücret istemiyorum…
derlerken acaba alemlere rahmet son Peygamber yakınlarına ayrıcalık mı istiyor yoksa hisleriyle mi hareket ediyor? Bunun cevabını yine Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmakta:
Sebe: 47 “De ki: Sizden bir ücret istemiyorum, o sizedir…
Neden alemlerin rahmet, son Peygamber Allah’ın emriyle istisna olarak bir ücret istemekte ve diğer bir ayette “O (ücret) sizedir.“ Buyurulmakta. O’nun Allah’ın emriyle bir şey istemesi; bizler için itaat farz kılar. Ve yine O’nun Allah’ın emriyle bize sunduğu şeyi almamız, ona sarılmamız farz olur.
Çünkü onlar seçilmişler, alamlere üstün kılınmışlar, Allah’ın doğru yolu, hidayet kulavuzudurlar.
Vakia: 77-80 “Süphesiz bu, pek güzel ve şerefli Kur’an’dır. Saklanmış bir kitapta. Ona temiz olanlardan başkaları dokunamaz. Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir…
Oysa değil temiz olanlardan başkasının dokunmaması o şerefli Kur’an sahifeleri mizrak uçlarına takılmış, tarihten bu güne binlerce pis insanların ellerinde zavallı insanların sapmaları doğrultusunda kullanılmıştır…
Bütün bunların karşısında Yüce Allah o temiz insanlari,
Ahzab: 33 …“Ehl-i Beyt ancak ve ancak Allah sizden pisliği, kusuru uzak tutmak sizi tertemiz yapmayı irad eder…. emriyle belirtilmiştir.
----------
Yüce Allah’in
Al-i imran: 31 “De ki: Allahıi seviyorsanız bana uyun, Allah’ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın…
ve Nisa: 64 …“Biz her peygamberi ancak, Allah’ın izniyle itaat olunması için gönderdik. Onlar kendilerine yazık ettiklerinde, sana gelip Allah’tan mağfiret dileseler ve Peygamber de onlara mağfiret dileseydi, Allah’ın tevbeleri kabul edici, Rahim olduğunu görürlerdi….
buyurduğu alemlere rahmet, son peygamberinin; dua ve beddua için yanında bulundurduğu, seçkinleri, üstünleri, uyulmaları, sevilmeleri, itaat olunmaları, sırat-ı Müstakım’in kendisi olan Ehl-i Beyt-i hakkında, inkara, şekke yer kalmayacak yüzlerce buyruğuna da baktığımızda; Allah’ın razı olduğu, insanlığa sundugu dini, ögrenme ve yaşamada“KUR’AN VE EHL-I BEYT“ dışında başka kılavuzların peşinden gidilmesi sonucunda; sapmaların, sapkınlıkların kaçınılmaz olması doğaldır.
… Kasas: 65-68 … “O gün onlara nida eder de gönderilen Peygamberlere ne cevap verdiniz der. O gün onlarca bütün bahaneler kör olur ve hiçbir şey söyleyemezler. Fakat tövbe eden ve inanan ve iyi işlerde bulunanlar umulur-ki kurtulanlardan olur, muradına erer. Ve Rabbin dilediğini yaratır ve secer; secmek onlara ait bir hak değildir
Bütün bu anlatımlardan sonra, Allah’ın ve Resulünün ve ulul emirlerimizin emirleri doğrultusunda sevdiğimiz de, sevmediğimiz de ifrat ve tefrite düşmeden Kur’an ve Ehl-i Beyt’e sımsıkı sarılarak tevella ve teberra sadık kalarak yaşamamız gereken yolun VASAT ÜMMETIN yolu olduğu gerçeği akıl sahiplerinin önlerinde apaydın bir şekilde açılmıstır. Işte bu GERCEK ALEVİ-LİK’TİR; Tüm yol ayrımlarında her şeye sırt dönerek Kur’an ve Ehl-i Beyt’e sarılarak ilerlemektir.
12. ASIL KAYNAĞINDAN GERÇEK ALEVİLİK
Beyanımızın ana hat Kur’an ve Ehl-i Beyt’tir.
Kur’an; Yaratıcının tüm insanlara hitabı. Ehl-i Beyt ise; bu hitaba eksiksiz itaat eden, onun yaşayan, canlı numuneleri; insanlar icin örnek olandır. Bu iki ilahi değer birbirlerinden ayrılmaz, ayırt edilemez bir bütündür. Insana düşen peygamberin vasiyeti üzere nefsinden arınarak, cehaletten uzaklaşarak, ifrat ve tefrit bataklığından kacınarak bu iki değere gereken önemi vermesi, onlara sarılması; Imam Ali (as) tarih icinde uzanan tüm ifrat ve tefrit, nefsani arzu ve cehaletin neden olduğu tüm sapmalara, yol ayrımaları karşısında bu yolun kılavuzu, rehberi, önderidir. Ali (as)’sız bu yolu bulmak, bu yola girmek, bu yolda ilerlemek imkansızdır! Hatta elinde, boynunda, koynunda Kur’an olsa bile! Resulullah(sav) buyruğudur bu “Ali Kuran iledir Kuran Ali ile“ aksi ise tarihte malum Harici mantığından başka bir şey olamaz. Bu yüzden iddiamız bu yolun“ALEVİLİK“ oluşudur.
Bu yolun örnek yolçuları da: Salman, Ebu Zer, Bilal Habeşi, Malik, Miktad, Ammar… gibi Alevi´lerdir. Çünkü onlar Allah için islamı öğrenmek ve yaşamak için alemlere rahmet Allah Resulü (sav) ve Mevla imam Ali (as)’den başka kimseye sığınmamış, kimseye tutunmamışlardır. Yakın tarih gerçek Alevi´lerinden
weil die sich ausser RasulAllah und Imam Ali an niemanden anderen gewandt hatten und sind bis ende denen gefolgt.
Pir Sultan Abdal
Muhammed Ali’nin eli değil mi Hak deyüp tuttuğum el bana yeter Bu yolun sahibi Ali değil mi Ali’nin kurduğu yol bana yeter.
13. KUR’AN’DA ALEVİ´LER
1. Gercek Alevi´ler, Allah’ın ipini sımsıkı tutunan kimselerdir.
Al-I imran: 103 …“Topluca Allah’in ipine sarılan ve ayrılığa düşmeyin..
Bu ayette”Allah’ın ipi”Ehl-i Beyt’tir
2. Gercek Alevi´ler imam Ali (as) ve onun sadık yarenleriyle beraberdirler; onları izler, onları kendilerine örnek alırlar.
Tevbe: 119 …Ey inananlar Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun…
Bu ayette”doğrularla beraber olun” emrinin tefsiri: imam Ali (as) ve ashabıyla beraber olun.
3. Alevi´ler, dini, toplumsal sorunlarını, ihtilafların, bilmediklerini zikir ehli-lerinden sorar, ögrenir, cözer ve yaşarlar.
Nahl 43 ve Enbiya 7“… Bilmiyorsanız zikir ehline sorun…
4. Gercek Alevi´ler sırat-ı mustakim üzeredir ve devamlı Rabbinden doğru yol üzere olmayı, doğru yoldan uzaklaşmamayı niyaz eder.
Fatiha 6 “… Bizleri doğru yola hidayet eyle: Nimet verdiklerinin yoluna…
Bu ayetin tefsirinde, “doğru yola“ Ehl-i Beyt’in yolu olarak Tefsir edilmiştir.
5. Alevi günahlarında, hatalarında tevbe eden, inanıp, yararlı işlerde bulunan ve Allah’tan affının kuşattıgı yola giren, yol ehli olan kimsedir.
Taha 82 …“Süphesiz ben, tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra yola gelen kimseye karşı elbette çok bagışlayıcıyımdır…
Bu ayet“ yola gelen“ Ehli Beyt yoluna gelen…
6.Alevi kamilleştirilen dinine tamamlanan nimetin, Allah’ın razı olduğu islamın kadrini bilen, ona tabi olan, sorgulanacağımız nimet olan Velayet-in gölgesinden ayrılmayan müminlerdir.
Maide 3 “Bugün sizin için dininizi kamil kıldım ve nimetimi tamamladım ve din olarak islam’a razı oldum…
Bu ayet imam Ali (as)’in Velayet-i hakkındadır.
Alevi, Mevla Ali (as)’in Velayet-ine sarılan, ondan ayrılmayandır.
Tekasür 8 …“Sonra o gün nimetten sorulaçaksınız…
Sorulacak nimet, Ehl-i Beyt’in Velayet-idir.
Saffat 24 …“Durdurun onları; onlar sorguya çekileçeklerdir….
Bu sorgu imam Ali (as)’ın Velayet-inden dolayıdır.
7. Alevi´ler, yaratılmışların en hayırlılarıdır.
Beyine 7 … “Inananlar ve iyi işlerde bulunanlarsa, süphesiz onlardır yaratılmışların en hayırlıları…
Bu ayetin tefsirinde yaratılmışların en hayırlısı; Imam Ali (as) ve onun taraftarlarıdiı beyanında bulunmuş ve Allah Resulü (sav)’nün buyurduğu şu hadis nakledilmiştir:” Ya Ali sen ve senin taraftarların en hayırlılarısınız. Kenz-ul Hakaik: c.1, s.94 , ibn-i Hacer Savaik, Hakim, Sevahid-ud Tenzil…
EHLİ BEYTİN DİLİNDEN ALEVI´LER
a) Alevi-nin Sıfatı
İmam Muhammed Bakır (as)
Cebir’ul Cufi’ye şöyle buyurmuştur:” Ey Cabir! Bizim taraftarlığımız davasını iddia edip biz Ehli Beyt’i sevdiğini söylemek bir insan için yeterli midir? Allah’a Andolsun bizim taraftarlarımız, ancak Allah’tan çekinen, ona itaat eden kimselerdir. Onlar; alçak gönüllülükte, oruçla, namazla, ana-babaya saygı, komşularından yoksul, borçlu, yetim olanları görüp gözetmekle, doğru konuşmakla, Kur’an okumakla, ançak insanlarin hayrından bahsedip kimsenin aleyhine bulunmamakla tanınırlar. Onlar insanlar içinde en emin kimselerdir… Usul-u Kafi: itaat ve Takva Babi
İmam Sadık (as):
“Müminlerin Emiri Ali (as)ye olan muhabbetim-bağlılığım, benim için onun soyundan olmamdan daha azizdir… Imamiye itikatlari; Seyh Saduk: 41.Bab.
Imam Hasan Askeri (as): Adamın biri imam Hasan Mujtaba (as)’a “Ben sizin taraftarlarınızdanım.”diye arz etti, Imam Hasan (as)ona buyurdular ki:” Ey Allah kulu! Eğer bizim emir ve yasaklarımıza uyuyorsan doğru söyledin, ama eger bizim sözlerimizin aksine amel etsen bu iddianla günahlarını çoğaltma. Bize taraftar olmak şerefli bir makamdır; sense onun ehli değilsin!.. Bihar ul Envar: s.65, s.156 (imam Hasan Askeri (as) tefsirinde naklen)
Imam Ali Riza(as): “Bizim taraftarlarımız, bizim emirlerimize teslim olurlar, bizim sözlerimizi dinler ve kabul ederler; bizim düşmanlarımızla muhaliftirler. Herkim böyle değilse bizden değildir… Bihar ul Envar: c.65, s.168, 24.hadis
Imam Ali (as): “Bizim taraftarlarımız bizi izler, bizim sünnetimizle amel ederler… El Vesail : c.24, s.132, 30162.hadis